Tiyatro sezonu başlamak üzere. Bugünlerde tüm tiyatrolarda tatlı bir telaşla son provalar yapılıyor. Yepyeni oyunlar büyük bir heyecanla seyircisiyle buluşacağı güne hazırlanıyor. Tiyatronun ışıltılı dünyası hepimizi büyülüyor.
Fakat madalyonun bir de öteki yüzü var.
Tiyatronun tiyatro yapmaya uygun yapılara ihtiyacı var. Yalnızca tiyatro gösterileri için tasarlanmış yapılar neredeyse yok denecek kadar az.
Öncelikle şunun adını koyalım, “çok amaçlı salon” diye bir yapı tipi yoktur. Çok amaçlı olan bir yapı, amaçladığı işlevlerden hiçbirini tam olarak yerine getiremiyor demektir. Tiyatronun, operanın, balenin, senfoninin, sinemanın ve diğer sanat dallarının gereksindiği özellikler bambaşkadır.
Tiyatro neden yalnızca tiyatro yapmak için tasarlanmış yapılara ihtiyaç duyar? Birkaç örnekle anlatayım.
Sahne girişleri her zaman çeşitli nesnelerle ağzına kadar doludur. Çünkü yapı tasarlanırken sahneye yakın depolama alanları ihmal edilmiştir. Görevli personel de çaresizlikten tüm boşlukları depolama alanı olarak kullanır. Karanlıkta sahneye girmeye çalışırken düşüp sakatlanan oyuncu sayısına inanamazsınız. Sahnede ışıltılı bir dünya, sahne gerisinde sahneye girebilmek için yaşam savaşı veren oyuncular… Evet, gülünecek bir hal ama bir de düşene sorun.
Dekorlarınızı sahneye taşımak için dekor kamyonunun yanaşacağı bir platform, bir yük asansörü bulacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Çoğu zaman dekor kamyonunun, turne otobüsünün park edebileceği bir yer bile bulamayacağınızı bilmelisiniz. Bin bir emekle, alın teriyle, önemli paralar harcayarak hazırladığınız dekorunuz, yirmi oyun oynadıktan sonra kötü taşıma koşullarından dolayı dökülmeye başlar.
Ses sistemi deseniz, hoparlörler mutlaka ya patlak, ya arızalı ya da yanlış konumlandırılmıştır. Yaka mikrofonu, kafa mikrofonu ya yoktur ya bozuktur ya da yeterli sayıda değildir.
Işık ya yetersizdir ya da tiyatroda neredeyse hiç kullanılmayan parçalarla gereksizce şişirilmiştir. Bunlar olmasa, mevcut spotların bir kısmı mutlaka çalışmıyordur.
Zemininde çukurlar olan sahneler gördüm. Hiç unutamadığım bir sahnenin de zemini ve duvarları, lütfen gülmeyin, kolay temizlensin diye beyaz banyo fayansıyla kaplıydı.
Kulislerin durumu daha da fena… Nasılsa, seyirci görmüyor, denilerek o kadar ihmal edilir ki, havasız, özensiz, boyasız, kirli, estetikten yoksun mobilyalarıyla kurbanlarını beklerler. Dostlar ne olur gülmeyin, tuvaleti olmayan kulisler gördü bu gözler. Düşünsenize tuvalette hacetinizi üzerinde Hamlet kostümü olan bir oyuncuyla yan yana gidermek, seyirci için unutulmaz bir deneyim olsa gerek. Aranızda gülenler var görüyorum, lütfen…
Oysa kulisler oyuncuların az sonra çıkacakları gösteriye hem fiziksel hem de içsel olarak hazırlandıkları özel alanlar. Emin olun, kimse konfor aramıyor. İşlevini gereğince yerine getirecek bir özenle tasarlanması yeterli.
Salona erkenden girelim, vakitlice hazırlığımızı bitirelim, oyundan önce prova yapalım diye bir umudunuz varsa yanılırsınız. Çünkü o gün salonda, bir folklor çalışması, bilmem ne derneğinin toplantısı, miniklerin dans gösterisi, filan şirketin toplantısı olabilir. Üstelik salona oyundan yalnızca bir saat önce girmek zorunda kalabilirsiniz. Sizler fuayede az sonra seyredeceğiniz temsilin heyecanındayken, içeride havale geçiren bir ekip gerekli hazırlıkları yetiştirebilmek için can çekişmektedir. Lütfen gülmeyin dostlar.
Yeni modalardan biri de AVM’lere tiyatro salonu açmak. AVM’lerde bir köşeye iliştirilmiş gibi duran sahnelere mecbur kalan tiyatrolar giderek köşeye sıkışıyor, bir tuhaf serbest pazar ekonomisinin, tüketim kültürünün nesnesi, vitrin süsü haline geliyor. “Bana oradan bir gömlek, bir pantolon, bir hamburger, bir de tiyatro bileti lütfen!” Gülmeyin halimize dostlar.
Her şey tamammış gibi, abartılı salon kiraları tiyatroların belini büküyor.
Siyasal duruşlarından dolayı sahne bulamayan, bulduğu sahne son dakikada elinden alınan oyunculara, tiyatrolara gelmiyorum bile.
Ne yapmalı?
Öncelikle tiyatro yapıları yapmaya niyet etmeliyiz. Sonrasında da en doğru hareket, bu yapıya nelerin gerektiğini o sahnenin gerçek sahiplerine, yani tiyatro emekçilerine sormak olacaktır.
Bu bulgur daha çok su kaldırır kaldırmasına da, yerim dar. Bir yerlerde karşılaşırsak yüz yüze anlatırım.
Yeni bir tiyatro sezonu daha başlıyor. Bizler elbette “iki kalas bir heves” diyerek, heyecanla açacağız sezonu.
Oynayacağımız tiyatro salonları mı? Dostlar, güldürmeyin beni lütfen!