Rahmetli Necmettin Erbakan’ın geçmişte siyasilere verdiği tribün mesajı netti, ne zaman ki bu stadyumlar futbol için değil, hakkı haklı kılmak için mücahitler tarafından doldurulur, işte o zaman kurtuluş vakti gelmiştir.”
Mücahitlik kavramı değil de burada mesaja odaklanmak gerek. Bütün siyasetçilerin bildiği taraftar desteği rüzgarı, tersten esmeye başladığında iktidarın sonu geliyor demektir. Geçmişte yine Fenerbahçe Stadı’nda başlayan, “Sandıkta görüşürüz Mesut Bey” pankartının ardından siyasi baskılara maruz kalan kulüpler, ilk seçimde Musut Yılmaz’ın siyasi hayatını bitirmişti.
Şimdi ise o rüzgar yine tersten esmeye başladı. Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe-Konyaspor maçıyla başlayan tribünlerdeki siyasi protestolar, gelen siyasi tehditlerle bastırılmaya çalışıldı. Ardından kulüpler birliğinin tam destek açıklamasıyla, olay biraz olsun yatıştırılmaya çalışıldı.
Esas skandal karar ise Kayserispor’un Fenebahçe taraftarlarının stada alınmaması için yaptığı başvurunun kabul edilip- sarı-lacivertlilere deplasman yasağının gelmesiyle olay patladı.
Kulüpler ve taraftar birlikleri arka arkaya yaptıkları açıklamalarla bu kararın hukuka aykırılığına dikkat çektiler ancak ortada hukuk kalmadığı da ortada.
Yasaklar devam ederse, diğer tepkiler nasıl durdurulacak? Ataşehir’de oynanacak basket maçlarında taraftarları nasıl durduracaklar? Spor müsabakaları seyircisiz mi oynanacak?
Önümüzdeki haftalarda oynanacak Beşiktaş-Fenerbahçe maçında ne olacak dersiniz? Toplumsal olay çıkartma hevesiyle getirilen yasaklar, toplu bir şekilde gösteriye dönerse şu ortamda neler yaşanır bir düşünün. Deprem felaketiyle karşı karşıya kalmış bir halk bir de toplumsal bir felaketle karşılaşırsa hepimize geçmiş olsun. Pamuk ipliğine bağlı o dayanışma bağları da ebediyen kopar.
Hakaret, tehdit ve şiddet olmadıkça tribünlerde ve sokaklarda yürüyüş, protesto gibi eylemler Anayasa’nın güvencesi altına alındı. Bizim bilmediğimiz bir yasa daha mı var bilinmez, 6 yaşındaki çocukları evlendirenler için sokaklara ve muhalefeti protesto edenlere polis alan açarken, o çocuklara tecavüz edenlere veya hükümeti protesto edenlere tam tersi bir şekilde çok sert müdahale ediliyor. Geçtiğimiz gün Kızılay’ı ve başkanını protesto eden TİP üyelerine uygulanan şiddetli müdahalede yüzlerce gözaltı ve hukuksuz muameleler kameralara yansıdı. Şimdiden bunun aynısının tribün olaylarında da yaşanacağını tahmin etmek zor olmasa da bir takım güruhlar bu olayın yaşanmasını istiyor gibi bir hava oluşturuldu. Bu bahaneyle OHAL kapsamının artırılması, seçimlerin ertelenmesi ve genel OHAL ilanına kadar varan sonuçlar ortaya çıkabilir.
Lakin şöyle de bir durum var..
Depremzedelere yardım ederken söylenen sözlere hakaretle cevap veren bir cumhurbaşkanı,
Deprem bölgesinde bulunan insanları susturun diyen bir Devlet Bahçeli,
20 araçlık konvoyuyla yıkık bölgelere giderek yolları tıkayan bakanlar,
PR çalışmaları için ajans videoları çektiren yandaşlar,
Vergi affı ve sürekli ihalelerle beslenen bir güruh,
Ve son olarak, halktan 1 yıl daha isteyen iktidar sahipleri,
-Değil size 1 yıl vermek, 1 saniye bile vermeyeceğiz. Deprem üzerinden helallik isteyenlere de cevabımız nettir.
“Helal etmiyoruz”