Tam 4 yıl önceydi. Babamla Ankara’da buluşacaktık. O Çorum’dan, ben de İzmir’den yola çıkacaktım. Ne olduysa, ben bir gün önce vazgeçtim. Gitmedim Ankara’ya.
Ertesi gün saat sabah 10’u geçerek telefonum çaldı. O zamanlar işsizim, çalışmıyorum. Benim için saat çok erken. Tanıyan kimse o saatte aramaz beni. Baktım arayan Barış. Dayımın küçük oğlu. O zaman 14 yaşındaydı Barış. Küçükken de yaramaz bir çocuktu ama ben uyuyorsam çevredekileri bile uyarırdı; “Sessiz olun, Cihan abim uyuyor.” derdi. Benim uykumdan çekinen o çocuk beni ‘sabahın körü’nde aramıştı. Önemli olmasa kesinlikle aramazdı, biliyorum. Babası ya da annesi arasa açmazdım zaten, o yüzden Barış arıyordu.
Açtım telefonu:
Ağlıyordu, “Abi biz iyiyiz, merak etmeyin. Eniştem de (babam) yanımızda. Herkese sen haber versene.” dedi.
Sıçradım.
“N’oldu oğlum?” diye sordum. “Abi bomba” diyebildi, hıçkırıyordu. Dediği tam anlaşılmıyordu.
“Şaka mı lan?” dedim. Sesini yükseltti; “Ne şakası…”
Bir şey diyemedim. Sonra telefonu kapattık. Koştum televizyonu açtım. O gün evde yatılı misafirimiz de vardı. Önce anlam veremediler telaşıma, korkuma. Televizyonu açınca anladılar. Artık tek başıma ağlamıyor, tek başıma sövmüyordum.
***
Herkesin bir hikâyesi var Ankara Katliamı ile ilgili. Benim gibi gidecekken son anda bir sorun çıktığı için gitmekten vazgeçenler, sevdiklerini, yakınlarını kaybedenler, katılıp o vahşeti yerinde yaşayanlar ve maalesef hayatını kaybedenler…
103 hikâye yok. Binlerce, on binlerce hikâye var…
***
4 yıl önce 103 canımızı kaybettik Ankara Katliamı’nda. Oğulları çocukluk arkadaşım Emine Teyze’yi, gülüşü, kahkahası dünyalar bedel Şebnem’i, Korkmaz’ı, Mesut abiyi, Veysel’i, Ali Deniz’i, Elif’i, Elif’imizi…
Ve daha nicelerini…
Acımız dün gibi taze. Öfkemiz ise hiç dinmeyecek.
Henüz hesabı da sorulmadı ama elbet o günler de gelecek.
Ve borcumuz var, sözümüz var yaşamını yitirenlere:
‘Barış’ diye haykırmak, dün yaptığımız gibi, bugün de yarın da… İnadına barış…
***
Patlama anında halay çeken gençlerin söylediği Ruhi Su’nun ‘Bu meydan kanlı meydan’ türküsü çınlasın kulaklarımızda ve tabi ki vahşete karşı sessiz kalanların kulaklarında.
Ta ki bu coğrafyaya barış gelene kadar.
“Ellerinde pankartlar
Gidiyor bu çocuklar
Kalkın ayağa kalkın
Gidiyor bu çocuklar…”