Siyasetin gündemi, her geçen gün vatandaşın gündeminden biraz daha uzaklaşıyor.

Böylece, vatandaşın gündeminin başka, siyasetin gündeminin de başka olduğu bir manzara şekilleniyor.
Sanayide daralma, işsizlikte artış devam ederken enflasyon yüksek seyrediyor.
Bu arada ücretlilerin gelirleri ve alım güçleri düşerken fiyatlardaki artış önlenemiyor.
Ekonomi yönetiminin ücretleri baskılayarak, kredilere erişimin kısıtlanmasının, enflasyonu düşürme hedefine ulaşmada “yetersiz” kaldığı görülüyor.
Türkiye GIDA ENFLASYONUNDA yüzde 43.58’ le dünyada beşinci sırada. Halk gıdaya ulaşamıyor. Oysa; gıdaya erişememek bir HALK SAĞLIĞI sorunudur. Enflasyon; adı konmamış en adaletsiz vergi türüdür.

Diyebiliriz ki; enflasyon, SINIRSIZ KAZANIP SORUMSUZ HARCAYANLA SINIRLI KAZANIP KIT KANAAT YAŞAYANLAR ARASINDAKİ UÇURUMU ANLATIYOR.
Özetle enflasyon; ZENGİNİ DAHA ZENGİN, FAKİRİ DAHA FAKİRLEŞTİRİYOR.

Öte yandan, Dünya eşitsizlik veri tabanının araştırmasına göre, Türkiye, gelir adaletsizliğinde “en kötü’’ 7’nci ülke.
Ayrıca; Ekonomik İş birliği ve Gelişme Örgütü’nün (OECD) yoksulluk raporunda, “Türkiye’de şiddetli yoksulluk yaşayan 6,5 milyon çocuk var. Her 4 çocuktan biri okula aç gidiyor’’ deniliyor.

Bu arada son 5 yılda huzurevlerine başvuran yaşlı ve emekli oranı yüzde 41 arttı. Kaldı ki yaşlılar ve emekliler aldıkları 14 bin TL aylıkla kiralarını ödeyemiyor, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, huzurevlerine bile yerleşemiyorlar.

Muhalefet, umudu örgütleyemiyor

Yoksulluk ve şiddet birbirini tetikliyor. Emekliler, asgari ücretliler, dar ve sabit gelirliler; yoksulluğun pençesinde. İşsizlik, yoksulluk ve pahalılık, hayatı çekilmez hale getirdi.
Kadınlar ve çocuklar vahşice katlediliyor. Şiddet, artış eğilimini sürdürüyor.
Sokak, kadınlar ve çocuklar için “GÜVENSİZ’’ hale geldi. Can ve mal güvenliği endişesi giderek yaygınlaşıyor. Kadınlar, çocuklar “istismara’’ uğruyor. Korku, bulaşıcı hale geliyor.

Bir ülkede işsizlik bunalım yaratacak ölçüdeyse, insanlar iş arama umudunu kaybetmişse, yoksulluk, açlık, beslenme ve barınma krizi, şiddet, televizyon ekranlarında, gazete sayfalarında öncelikli manşet haber oluyorsa; o ülkede huzuru sağlamak, insanları mutlu yaşatmak mümkün değildir.
Yoksulluk derinleşiyorsa; huzur da mutluluk da uzaklaşıyor.

Toplumu derinden sarsan tüm bu olumsuzluklar vatandaşın gündeminde birinci sırada ancak siyasetin gündeminde alt sıralarda.
Muhalefet, özellikle de ana muhalefet CHP, emeği, umudu ve yoksulluğu örgütleyemiyor.
CHP’nin yeni bir stratejik vizyona ihtiyacı var, CHP günlük “TAKTİK’’ hamlelerle toplumun “UMUDU’’ olamaz.

SONUÇ OLARAK

Emeğin ulusal gelirden aldığı payın düştüğü, sermayenin payının arttığı bir sistemden demokrasi de refah toplumu da, sosyal barış da çıkmaz.