Geçen hafta hizmete açılan 18 Mart Çanakkale Köprüsü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımı ile gerçekleşti. Köprü, aslında Erdoğan’a jest olsun diye onun doğum günü olan 26 Şubat’ta açılması planlanmıştı. Fakat sosyal medya ve kamuoyundan gelen tepkiler nedeni ile köprünün açılışı Çanakkale Zaferi’mizin kutlandığı tarih olan 18 Mart’a alındı. Bu ertelemeyi Erdoğan Twitter hesabından duyurdu. Twitter’da “Vatandaşlarımızın talebi üzerine Çanakkale Zaferi'mizin yıl dönümünde, 18 Mart'ta gerçekleştirme kararı aldık” dedi. Erdoğan açılışta yaptığı konuşmasında, daha önceleri bu tür projelerde sık sık açıkladığı “Devletin..., vatandaşlarımızın cebinden beş kuruş bile çıkmadan yapılacak” sözlerinin aksine ilk defa şu sözlerle bu gerçeği itiraf etti; “Eğer buradan aldığı aylık ve yıllık bedel, yüklenici firmanın aleyhineyse, farkı kim ödeyecek; onu devletin kasasından biz ödeyeceğiz” dedi. Akabinde de “İlk hafta ücretsiz, sonra 200 liracık” açıklamasında bulundu. 2009 yılında tedavüle çıkan en büyük kâğıt paramız ülkenin en yetkili ağzından küçümsetilerek CIK-CUK oldu. Yani, çok bir şey değil, pahalı değil anlamı katarak emeklimizin maaşının onda biri tutarındaki bir parayı önemsizleştirdi. Sadece Cumhurbaşkanı değil, gözlerinin içi gülen dış güç Nebati, birkaç gün önce yurtdışında birtakım yatırımcıya ülkemizde kanunun, kurumların ve kuralların olmadığı, bir kişinin iki dudağı arasında ülkenin yönetildiği anlamını taşıyan “Bürokrasiyi al aşağı ederiz” ifadesini kullandı. Bakan Nebati, Urfa’da da “Kur korumalı mevduat hesabı devam edecek. Yatırımcının çıkması için bir neden yok. Çünkü Türk Lirası en düşük durumda, daha ineceği bir yer yok, vatandaş rahat olsun” diyerek paramızı yerden yere vurdu.
Öncelikle şunu belirtelim, bu ülkemin güzel insanları için yapılan her hizmet değerlidir. Çanakkale Köprüsü’ de ülke için yapılan değerli bir eser ve yatırımdır. Muhalefet parti liderlerinin de dediği gibi “Biz yapılan eserlere karşı değiliz, yapılma yöntemine ve ederinden çok pahalıya yapılmasına karşıyız” dediler. Ülkeyi yönetenler itibar uğruna her şeyi en büyük, en uzun, en yüksek… en, en, en diyerek “EN”leştirme uğruna bu köprüyü de böyle yaptırdılar. Çanakkale Köprüsü dünyada asma köprüler arasında açıklık bakımından Japonya’yı geride bırakarak 2 bin 23 metre orta açıklıkla dünyanın en uzun asma köprüsü oldu.
1973 yılından itibaren açılmaya başlanan köprülerimizin sonuncusu olan Çanakkale Köprüsü 2017 yılında ihale edildi. İhale sonucu Limak+Koreli ortağı 10 milyar 354 milyon liraya ihaleyi aldı. İhalede para birimi lira idi, fakat geçiş ücreti Euro ve Euro bölgesi enflasyonuna göre güncellendi. 2022 için KDV dahil 17,7 Euro oldu. Bu tutarın bugün karşılığı 290 liraya denk gelmektedir. Oysa, Cumhurbaşkanı Bu köprü’cük’ten geçiş ücretini 200 lira’cık’ olarak açıkladı ve 90 liracığını ödemek için elini de milletin cebine attı. Bununla kalmadı, 10 yıl 8 ay 12 gün işletme süresi garantisi verilen bu köprü 16 Eylül 2032 tarihinde Karayollarına bedelsiz devredilecekti, fakat ne hikmetse yüklenici firmayı çok sevdiğimizden mi, bu süreyi yaklaşık 1,5 yıl daha uzatarak köprünün devri 28 Mayıs 2034 tarihine bırakıldı. Bu sayede devletin kasasına girmesi gereken yaklaşık 400 milyon Euro yüklenici firmalara peşkeş çekildi.
Bununla da kalınmadı, bu köprü için günlük 45 bin araç geçiş garantisi verildi. Ülkeyi yönetenler ortada hüsrana uğramış, yüzde 98 hata ile sonuçlanmış Zafer Havaalanı için verilen yolcu garantisinden ders çıkarmamış gibi görünüyor. Yıllardır Çanakkale’de feribot işletmesi yapan GESTAŞ’ın verilerine göre yıllık taşıdığı araç sayısı ortalama 10-12 bin arasında değişmektedir. Feribot geçişi 107 lira, köprü geçişi şimdilik 200 lira, nasıl olacakta, ne değişecekte bu sayı 45 bin araca çıkacak, ortada bu köprü ile aynı hatta İstanbul ve çevresi yönüne giden ve 40 bin geçiş garantisi verilen Osmangazi Köprüsü varken…
Hep hata hep yanlışlıklar, bunlar bilerek mi yapılıyor endişesi oldukça yüksek, çünkü 2022 yılı için Osmangazi Köprüsü geçiş döviz kuru liraya çevrilince 680 lira gibi bir geçiş ücreti ortaya çıkıyor. Fakat bu geçiş ücreti kolay kolay ödenmeyeceği için geçiş ücreti 184 liraya düşürüldü. Aradaki yaklaşık 500 liralık fark vatandaşın vergileri ile oluşan hazineden yüklenici firmalara aktarılıyor.
Bu ihale yöntemlerinin ve yapım işlerinin ivedilikle değişmesi gerekir. Neden böyle yapıyorsunuz diye sorunca, paramız yok onun için bu yöntemle yapıyoruz deniliyor. Halk dilinde bir söz vardır “Ayranı yok içmeye…” paramız yoksa olduğunda yaparız veya halkın yararına olacak başka yöntemler kullanırız. Geçmişte birinci ve ikinci köprüyü kendi paramızla yaptık. 1973 yılında o dönemki adı ile Boğaziçi Köprüsü 21 milyon dolara ve 1988 yılında hizmete açılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ise 125 milyon dolara yaptırıldı. Şimdi bu iki köprüden geçiş ücreti 10 lira 75 kuruş Çanakkale Köprüsü’nden geçiş 200 (290) lira.
Geçmişte, Turgut Özal döneminde bugünkü uygulamalardan daha iyi bir uygulama vardı. O zaman da paramız yoktu ama Boğaziçi Köprüsü gelir ortaklığı senetleri çıkartıldı ve bu senetler satışa çıkartıldığı anda iki saat içerisinde tükendi. Buradan elde edilen gelirle Karakaya Barajı, Atatürk Barajı ve 13 adet daha büyük projelerin finansmanı karşılandı. Çanakkale Köprüsü için de böyle bir yöntem uygulanmış olsaydı aynı şekilde senetler kısa sürede satılır ve elde edilecek gelir bir-iki yandaşa değil tabana, halka yayılmış olurdu.