Önümüzdeki aylarda Avrupa ülkelerinde tatil sezonu başlayacak. AB ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenlilerden ilk olarak emekliler, altı ay zamanlarını geçirecekleri köylere, kasabalara, tatil beldelerine gidecekler. Mayıs itibarı ile başlayacak kademeli tatil için planlar yapılmaya başlandı. Türkiye kökenli AB vatandaşları, AB ülkelerinde yaşayan Türkiyeliler tatil, ziyaret, ticaret …, amaçlı yolculuklar başlayacak. Tatil için Euro hazırlayıp Türkiye’de bolca alışveriş yapacaklarını sananlar yanılacaklar. Türk Lirası'nın Euro karşısında düşüşüne heveslenenlerin sevinçleri kursaklarında kalacak. Türkiye’de Euro’yu basıp önüne ne gelirse ucuza alacağının hesabını yapanlar hüsrana uğrayacaklar. AB ülkelerinden bakarak, Türkiye’de yaşam Almanya’dan daha iyi diyen kendini bilmez ukala tipler yaşamın ne olduğunu görecekler. Almanya’da bir Euro harcamadan çocuklarını parasız okutanlar, Türkiye’de paralı eğitimin ailelerde yarattığı tahribatı hissedebilirler mi? Refakatçı nedir bilinmeyen, özel hastane ihtiyacı duyulmadan parasız sağlık hizmeti alanlar Türkiye’de hastanelerdeki hengameyi anlayabilirler mi? Süt, et, ekmek, sebze, temizlik malzemelerini alımda zorlanmayanlar Türkiye’de temel gıda maddelerinin fiyatlarına karşı duyarlılık gösterebilirler mi? Hele hele tatil bölgelerine gidip, Türkiye’ de yaşamı tatil bölgelerinden ibaret sanan ahmakların sosyal medya paylaşımlarının aymazlığı…
“Türkiye’de hayat çok güzel. Biz Avrupa ülkelerinde daha çok çile çekiyoruz.” Bu söylemleri kullanan duyarsızlar, bilgisizler, görgüsüzler dilerim yollarını şaşırıp kenar mahallelere giderek gerçekle yüzleşirler. Bir işçi akrabalarına misafir olduklarında onların yaşamına burun bükerek duyarsız kalmazlar.
PAHALILIK EURO’YU AŞTI
Avrupa ülkelerinden bakarak Euro’nun Türkiye’de yükselmesine sevinenler, tatil heyecanı şokunu yaşayacaklar.
İki yıl önce bir Euro dokuz, on Türk Lirası iken, şu an Euro 16 bandında. O zaman, bir Euro vererek aldığınız domatesi, şimdi iki Euro ödeyerek alıyorsunuz. İki yıl, hatta bir yıl önce 100.000 € vererek aldığınız evler şimdi 800.000 Euro oldu.
Euro ne kazanacaksınız?
Kocaman bir hiç!
Avrupa’dan gelen Türk kökenlilerin tek kazanımı: Ahbaba, dosta, akrabaya borçlanarak, bankadan krediler çekerek, kaçak veya ek işlerden biriktirdikleri Euro’nun alım gücü olacak. Altı hafta boyunca Türkiye’de pahalılıkla yüzleşecekler.
Fiyatları gördüklerinde bazen öfkelenecek, gözleriniz fal taşı gibi açılacak, “Bu kadar da olur mu” diyerek inanmayacaklar.
Türkiye’de insanlar nasıl geçiniyorlar?
Bu soruyu çok defa kendinize soracaksınız.
Tatil yörelerinden çıkarak halkın içine karışıp, aylarca evine et, tatlı, çerez… girmeyen aileler ile sohbet etmelerini tavsiye ederim.
Ev kirasını, elektrik parasını ödeyemeyen yoksulların feryadını dinleyiniz.
Çocuğunu yeterince besleyemeyen annelerin öfkesini görünüz.
Sabah evden gündelik iş bulmak için çıkıp, iş bulamamanın üzüntüsünü yaşadığından, ailesine dönerken iş bulamamayı utanca dönüştüren, evi geçindiren babanın gece yarısı hırsız gibi gizlice eve girişinin empatisini yapınız.
SOSYAL DEVLETİN ZORUNLULUĞU
Türkiye’de, sizin yaşadığınız ülkeler gibi ev kirasını, ısınma giderini, beslenme, barınma, eğitim… giderlerine destek veren sosyal devlet yok!
Eskiden olduğu gibi; köylüler, şehirde yaşayan oğluna, kızına, kardeşine, annesine, babasına göndereceği tarım, gıda ürünlerini üretemiyorlar.
Hayvanlara bakamıyor, tarlalarını ekemiyor, harman kaldıramıyorlar. Köylü, çiftçi, işçi, memur, emekli, genç, kadın, erkek… Herkes dertli.
“Türkiye’de yaşam, AB ülkelerinden daha kolay, daha iyi, bizden iyi yaşıyor.” Bu söylemin ne kadar yalancı bir söylem olduğunu yaşayarak göreceksiniz.
AB ülkelerinde yaşayanlar bir günlük çalışmalarının karşılığında ortalama 80 LT. süt alabiliyorlar. Bu oran Türkiye’de ne kadar biliyor musunuz?
Türkiye’de asgari ücret ile çalışanlar (Asgari ücretin altında maaş alan emekliler var) ve emekliler bir günlük geliri ile sadece 10 LT. civarında süt alabiliyor.
Sizler, AB ülkelerinden Türkiye’ye Altı hafta tatile gelirken, Türkiye’de asgari ücretliler, emekliler Altı saatliğine yurt dışına çıkamıyorlar.
İNSANCA YAŞAM!
Mesele: Ülkeleri yarıştırmak değil.
Asıl mesele: Tüm dünya işçilerinin, emekçilerinin, yoksullarının yaşadıkları ülkelerde din, dil, renk, ulus farkı gözetmeksizin, insanca yaşamı savunmak olmalı. İnsanca yaşamın tek koşulu: Barınma, beslenme, düşünme, parasız bilimsel eğitim, sağlık ve özgürce yaşam olmalı. Ekonomik, sosyal-siyasal eşit haklar olmalı. İnsan her yerde insan. Avusturalya’da ormanların korunamaması, suların kirletilmesi, çevreye kirliliği oluşumu… Rize’nin en ücra köyünde yaşayan Ahmet efendiye zarar verdiğinin bilinci her insanda oluşmalı. İnsan hakları ile insandır, derken insanlığın ortak değerleri olan doğaya birlikte sahip çıkarak doğallığı ve doğası ile birlikte yaşam sürmelidir.
SON OLARAK!
Cebine koyup gittiğin üç beş kuruş Euro ile Türkiye’de çaka satıp kendini heder etme. Kapalı gişe oynayan Almancılar sahneleri kapandı. Evine geri döndüğünde Türkiye tatilinde yaptığın harcamalardan doğan, aile bütçesi açığını kapatmak için neler yaşayacağını sende biliyorsun, biz de biliyoruz. Elbette Türkiye’ye git, gez gör. Sadece duyarlılık göster, empati yap, insani tutum al.
Hadi hayırlısı…