İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan işçilerin bir kısmının haksız yere işten çıkarılması sonrasında, DİSK’e bağlı Genel İş Sendikası’nın 1, 2 ve 3 No’lu şubeleri grev kararı aldı. Yarım gün iş bırakarak uyarı grevi yapma kararı alan sendikalardan, ESHOT’larda örgütlü olan 1 No’lu şube, 12 işçinin işten çıkarılma işleminin durdurulacağına dair ‘söz’ aldıktan sonra, grevi ertelediğini ve otobüslerin çalışacağını duyurdu.
Konunun tartışılmaya muhtaç birden fazla yönü var. Ama başlık başlık birkaç şeyi not olarak düşmek istiyorum.
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bürokratların bir kısmı, kendi gücünü işçilerle hesaplaşma üzerinden göstermeyi yöntem olarak belirlemiş. Bu bürokratlar baltayı taşa vurduğunun, Genel İş 2 No’lu Şube Başkanı Arif Yıldız’ın bugün eylemde söylediği gibi, işçilerin hancı kendilerinin yolcu olduğunun farkında değil.
- İzmir Büyükşehir Belediyesi, ‘hükümet destekli’ grevlerde masaya daha kolay oturuyor, ancak işçinin kendi iradesine ve DİSK’e ciddi bir tahammülsüzlük var. Esasen bu; işçilerden çok hükümetten korkmak gibi talihsiz ve apolitik bir yanılgı içinde olduklarını ispat ediyor. ‘İzmir üzerine oyunlar oynanıyor, bunlar sendika olsa İstanbul’da Ankara’da da grev yapar, bunların amacı CHP’yi zayıflatmak’ argümanı, hala belli çevrelerde karşılık bulduğu için, tepe tepe kullanılıyor. Ama OHAL koşullarında hükümetin hukuk dışı tüm uygulamalarına karşı, en net tavırla direnenlerin, ‘hayır’ için en kararlı tutum takınanların ve ‘adalet’ için en kitlesel destekle yürüyenlerin DİSK üyeleri olduğu gerçeğiyle yüzleşilmek istenmiyor.
- Ana muhalefet partisinin yönettiği en büyük belediye olan İzmir Büyükşehir Belediyesi; işçilerin anayasal ve ana sütü gibi helal hakkı olan iş bırakma, grev yapma yani gerçekten sendikalı gibi davranma hakkına, dara düşülen ilk durumda ‘yasal işlem yaparız’ şeklinde hem basına açık hem de çalışanlara attığı SMS’le tehditkâr bir dil kullanabiliyor. Bazı işlerin taşerona verilmesine karşı gösterilen direnişe öncülük eden işçiler işten çıkarılıyor. Eşi kanser, çocuğu özürlü olan, çalışmaya ihtiyacı olan işçiler, hiçbir kabahati olmamasına rağmen kapı önüne konuyor. Avukat yönlendirmesiyle, tazminat kazanma vaadiyle umutlandırılarak dava açan işçiler işten çıkarılıyor. Örneğin; adı ‘Deniz’ olduğu için, sol-sosyalist düşüncelere yakın işçiler listelere konuyor…
- İşçilerin bir kısmı sağlık raporu aldığı ve performansı düşük olduğu gerekçesiyle işten çıkarılıyor. İşçiler şunu soruyor: ESHOT Genel Müdürü Raif Canberk hiç mi rapor almıyor? İddia o ki, kendisi başta olmak üzere birçok müdürün fazlaca raporu var. Yine bir diğer iddia şu: Dönem dönem Aziz Kocaoğlu’ndan kendi siyasi güçlerini koruma amacıyla istihdam alanı talebinde bulunan bürokratlar, kendilerine kadro açamayınca, türlü bahanelerle işçileri işten çıkarma konusunda Kocaoğlu’nu ikna etmeyi deniyor.
- İhbar tazminatı almak üzere işten atılmak için özellikle yöntem deneyenler bir tarafa, sendika yöneticilerinin ‘kırmızı çizgi’ olarak ifade ettiği, 8 İZENERJİ ve 12 ESHOT işçisini işe almamayı ‘yöneticilik’ sanma ilkelliğinin hala belediyede karşılığı var. Bürokratlar belediye önünde yüzlerce üyesi ile basın açıklaması yapan işçileri, belediye binasına yaklaştırmamayı matah bir sorumluluk sayıp bunu polis eşliğinde yaparken, eyleme katılan çalışanları fişlemekten de imtina etmeyebiliyor. Bu ve benzeri ilkellikler, yaklaşan yerel seçimlerde her yeni kurgunun önemli argümanı olacak belli; görül(e)miyor. 25 gün adalet için yürürken, türlü engellerle karşılaşan politikacılar, milletvekilleri bunlara ses çıkarmıyor, ‘yapmayın’ demiyor.
- Sendikacıları ‘sen koltuğunun derdindesin’ şeklinde itham eden bürokratlar, belli ki sendika içi tartışmaların nasıl canlı olduğunu, işyerlerinde işçilerin kararlara nasıl ortak olduğunu bilmiyor ya da işine gelmiyor ve ‘suçu’ birkaç sendikacıya atarak gerçeği ters düz edip yoluna bakıyor!
- Belli ki Adalet Yürüyüşü’ne katılmamış ya da katılsa da anlamamış olan bürokratlar, artık hiçbir şeyin CHP’de de ‘eskisi gibi’ olamayacağını anlamıyor.
Cin şişeden çıktı. Müzik değişti, dans da değişecek. Kraldan çok kralcılar bunu fark ettiğinde, hancı kendilerini uğurluyor olabilir.
Daha çook tartışacağız…
Peki, bu iş nasıl çözülür?
Diyelim ki, haftaya sendikayla söz verilen görüşme gerçekleşti ve söz tutulmadı. Benim tahminim net: Bu iş bitmez, kontak kapanır; belediye önüne bu kez binlerle gelen çalışanlar ‘hak, hukuk, adalet’ diye inletir meydanı. Belki yeniden bir tehdit ve işten atma dalgası, belki yine ‘dik’leşme… Ama ‘yürümenin’ tadına varan İzmirliler, birlik olmanın ve hakkını aramanın gücünü bildiği için sendikasını dinleyerek direnen işçileri yalnız bırakmaz.
Buraya yazıyorum: Atılan tüm işçiler geri döner!
Yaklaşan yerel seçimler öncesi, hafızalara not olarak düşer tüm bunlar.
Hancılar kalır, yolcular gider!