Bir süredir, yerel kamu gücünün, görevini üzerimizde kötüye kullanarak, İzmir’in toplumsal sorunlara duyarlı gazetesini batırmaya yönelik, hasmane tutumlarına karşı direniyoruz.

Okurlarımız sadece, eleştirel manşetlerimizi görüyor ancak bize yapılanlardan henüz haberdar değil.

Yerel kamu gücü, seçim döneminde Hamza Dağ’ı çok sert eleştiren manşetler atıp, köşe yazıları yazdığımız için biraz kırılmış olacak ki (!); basın danışmanının ifadesiyle, mazbatayı aldığı hafta bizi batırmaya yönelik talimatlar yağdırmaya başlamış. Zannediyorum, geçmiş dönemin bize paralar yağdırdığını falan sandı da belediyenin tozlu raflarında deliller aramaya kalktı. (Kişi kendinden bilir işi)

Sonuç: Aaa yok! Tabi ki bulamadı!

Tek çare kaldı, ilçe ilçe tüm belediyeler arandı, padişahın fermanı beyan edildi: Tez bu gazete batırıla!

Bu gazete batırılsın, bu gazeteciler işsiz kalsın, kalemleri kırılsın, nefesleri kesilsin. Neyse ki, adam asma yetkisi yok belediyelerin!

***

Bu süreçte, selam vermekten korkanı da, poz vermekten imtina edeni de gördük, yaşadık, tanıdık, üzüldük ama şükür ki kaydettik.

Açıkçası, tamamlamak üzere olduğumuz resmi bir sürecin sonuna geldiğimiz için de, hakkımızda atılan iftiraları, kara çalmaları sümen altı ettik; kan kustuk, ‘kızılcık şerbeti içtik’ dedik; odağımızı sürecimize yönelttik ve ‘herhalde korkuyorlar’ dedirtecek kadar, çakal sürülerini cesaretlendirecek kadar, bizden beklenmeyecek kadar sustuk.

‘Anlatsam insan içine çıkamazlar, fahiş rakamlı anlaşmaları vardı’  vb iftiralar ile, ‘temiz basın yaratacağız’ şeklinde; halihazırda bizim dışımızdaki herkesin içinde sayıldığı, sadece bizim ‘pis’ olarak dışlanmaya çalışıldığımız bir süreci yaşadık, yaşıyoruz. Neyse ki 40 kişiyiz, 40’ımız da birbirimizi biliyoruz!

Ekonomik olarak çok büyük sıkıntılar, yüklü borçların altına girerek geçirdiğimiz bu süreçte,( kaldı ki en az 1 buçuk yıldır da ciddi ekonomik zorluklar içerisindeyiz ) yalvarmamanın, el açmamanın, namerde boyun eğmemenin onurunu yaşıyoruz. Bu onur, ‘diz çökecekler’ diyenlerin karşısında yerel medyanın direnç noktalarından biri olarak kalacaktır. Bu direnç noktası, onuruyla işini yapan tüm meslektaşlarımız için kolaylaştırıcı olacaktır.

Dostlarımız bilsin ki; zamanı geldiğinde, feyk hesaplardan değil, gölge boksu yaparak değil, canlı kanlı kendimiz olarak, altına imzamızı atarak hepsine cevap vereceğiz: ‘Hesaplaşma günü korkunç olacak’

8 buçuk yıldır İzmir’den tüm Türkiye yerel medyasına ilham olan işler yapan, toplumsal sorumluluklarını unutmayan, siyasi iktidara en sert eleştirileri yapmaktan çekinmeyen, bunun için dönem dönem bedeller de ödeyen gazetemize ‘akit’ muamelesi yapanlara, kuruşunu yoldaşıyla paylaşan bizlere ‘mamaları kesilen yolsuz’ muamelesi yapanlara tam da hak ettikleri tonda, tokat gibi cevaplar vereceğiz. Merak etmeyin dostlar, merak etmeyin.

***

Yalan yok, evet düşmesek de sendeledik… Sendelemeseydik nasıl öğrenecektik dost olanı puşt olanı?

Dostlar; ‘öldürmeyen yara kuvvetlendirir’… Az kaldı, henüz en güzel haberlerimizi yazmadık, en özel köşe yazılarımız yayınlanmadı henüz.

Bu kavga sizin için basın özgürlüğü, bizim için ekmek ve onur kavgası... Ekmeğimizi, onurumuzu ve özgürlüğümüzü her koşul ve şarta koruyabildiğimiz için sevdi dostlarımız bizleri.

Bizi sevenleri utandırmayacağız.

Az kaldı!