Kemal Kılıçdaroğlu, birkaç haftadır ardı ardına yaptığı ters köşe açıklamalarla Cumhurbaşkanlığını adım adım ilan ediyor. Bürokratlara çağrının ardından büyükelçilerle ilgili açıklamasıyla iç ve dış bürokrasiye verdi mesajlarını. Ardından İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylığına neden karşı çıktığını izah etti. Z kuşağı, çiftçiler, kanaat önderleri, muhtarlar buluşmalarında verdiği güçlü mesajlar da cabası. En son, geçtiğimiz hafta sonu 85 milyona seslenerek “helalleşme” vizyonunu anlattı. Özetle, geçmişi bir kenara bırakıp yarınlara bakalım diyerek ümitsiz kesimleri de cesaretlendirdi. Bu ülke dikiş tutmaz ya da geçmişte yapılan hataların telafisi mümkünsüz diye düşünenleri rahatlattı. Artık, kendinden çok emin ve güçlü hamlelerle ilerliyor. Polemiğe girmeden yürüyor. Ne ittifak üyelerinin iç işlerine karışıyor ne iktidarla kapışıyor. Kendi yolunu çizmiş ve bu yoldan sapmadan kararlılıkla yürüyecek. Hayranlıkla izliyorum. Akşener’in başbakanlık açıklaması da elini güçlendirmişe benziyor Kılıçdaroğlu’nun. Ne diyelim: Daim olsun.
İki liderin de tutarlı tavırları iktidarı çıldırtıyor adeta. Saldıracak bir şey de kalmadı ellerinde. Ezberden konuşup duruyorlardı zaten. Artık bunlar da yetmiyor. Artık ciddiye alınmıyorlar.
Geçen haftaki yazımda da önceki küçük hatırlatmalarımda da CHP ve İyi Parti’nin ‘’AKP’lileşmemesi’’ uyarımı yinelemek istiyorum. İyi Parti’nin çıkışı ve oylarını yükseltme süreci hep AKP karşıtlığı ile gelişti. Oyuna gelmeden, tuzağa düşmeden karşı durdukça seçmenin teveccühünü kazanarak büyüdü. AKP’ye benzemeyen tavırları seçmende karşılık buldu. Ancak, son bir aydaki güvenlikçi, milliyetçi ve muhafazakâr söylemlerle AKP ve MHP’den ‘’rol çalması’’ seçmeni şüpheye düşürmüş olmalı ki oylarındaki artık durdu. En azından anketler öyle söylüyor.
CHP penceresinden de bakalım aynı konuya. AKP seçmenini, AKP’ye benzeyerek alma girişiminin hiçbir karşılığı yok halkta. Ekmeleddin İhsanoğlu vakasının ardından Abdullah Gül’e cumhurbaşkanlığı adaylığı teklifinin iddiası bile ortalığı karıştırdı. Kendi tabanı ve seçmeni ayaklanırken, AKP’ye oy ve vermiş küskünleri ikna etmeye yetmedi.
Seçmen, gerçek bir kurtarıcı arıyor. AKP gibi olmayan, AKP’ye benzemeyen, AKP’nin açtığı gedikleri kapatabilecek ve en önemlisi geleceği çizebilecek bir iktidar istiyor. Herkes farkında ortadaki hasarın. Bu zarar ziyanı hızla kapatabilecek birine sarılmaya hazır halk. Dolayısıyla, benzerlik değil karşıtlık önemli artık bu seçimde. AKP karşıtlığı şimdiye kadar kavgacı görünüm istenmiyor diye kullanılmayan bir yöntemdi. Ama bu durum tersine döndü artık. Halk, mücadele edebilecek güç ve cesareti görmek istiyor. Kavga, gürültü, intikam değil ama. Karıştırmayalım bunları birbirine. Kararlı bir biçimde son 20 yılın hasarlarını giderip, yapılan usulsüzlüklerle hukuk çerçevesinde mücadele edecek ‘’akil’’ bir hükümettir herkesin gönlünden geçen.
Katip Çelebi Üniversitesi’nde okuyan meşhur ‘’Z Kuşağı’’ temsilcisi bir aile dostumuzun oğluyla konuşuyordum. Okuldaki, aileleri AKP’ye oy vermiş muhafazakâr çocukların ne düşündüğünü sorduğumda çok benzer şeyler söyledi bana. “AKP’ye benzeyen adaylar onları ürkütür aslında Çelik Abi’’ dedi. Çünkü diye de ekledi: O adaylarla dolu bir parti yeni bir parti olmaz ve AKP gibi davranır kısa sürede.
Çok farklı bir pencere açtı bende bu konuşma. Seçmen, AKP’den bıktığı gibi AKP’lileşmeden de korkuyor. AKP’li ya da siyasal İslamcı aday ve söylemlerle seçmenin karşısına çıkmanın risklerini görüyor bu halk. AKP’yi ve onu çağrıştıran öğretileri sonsuza dek sandığa gömecek gibi gözüküyor artık.
Daha solda, daha cesur, daha demokrat, daha ilerici bir söylemle başarıya ramak kaldı. Kılıçdaroğlu, helalleşme konuşmasını çok güzel bağladı. Kendi sözleriyle bitirelim biz de. Tabii Mevlana’nın müthiş dizeleri olduğunu da hatırlayalım:
Dünle birlikte gitti cancağzım ne varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.