Merhaba Berin Abi,
Abdullah Bolulu aradı geçenlerde, anımsadın değil mi, Osman Bolulu’nun yeğeni, mektup adresleri istedi benden. “e-posta adresleri, değil mi abi?” deyince ben, “Yok, posta adresleri... Bildiğin ‘eski tip’ zarflı-pullu mektup yazacağım Bekirciğim.” dedi. Bilgisayarımda kayıtlı adresleri yolladım Abdullah abiye. Dur bakalım, belki bana da bir mektup çıkar postadan.
Mektup almayı ömrümce çok sevdim Berin Abi. Kalemim, dostlara düzenli yazdığım mektuplarla inceldi, olgunlaştı. Sanatçı dostlardan aldığım mektupları titizlikle sakladığımı da belirteyim. Almak mı, yazmak mı dersen, ikisini de çok seviyorum.
Bu mektup da nereden çıktı, demezsin biliyorum ama öncelikle -bir hafta oldu olmadı- sevgili Bahri (Karaduman) abinin sözleri kulağımda: “Bir mektup da Berin abiye yazmalısın. O da bekler senden bunu...” demişti. Bir de Abdullah abi düşürünce aklıma... Kendimi bilgisayar başında buldum. Kaldı ki sana yazmak için bahaneye ne gerek sevgili Berin Abi...
Bugün güneş yine zamanında doğduysa da sabah geç oldu bizim için, yorulmuş olmalıyız geceden. Haberler kaçtı, derken Anayasa Mahkemesindeki yemin töreni çalındı kulağıma. Mahkeme başkanının (geçinmeye gönlüm mü yok, nedir, adı kalmamış aklımda) söze, “İlahi adaletin bir katresi olan Anayasa Mahkemesi...” diye başladığını duysan üzülürdün.
Başkanı dinlerken Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Üyesi Burhan Kuzu’yu anımsadım. “Bir uyuşturucu kaçakçısını tahliye ettirdiği gerekçesiyle beş yıla kadar hapsi isteniyor.” Kuzu’nun.
Sevgili Berin Abi,
Bu işler, mesleki yaşamını adalet ve incelikle örmüş senin gibi bir hukuk insanının semtine bile uğramaz!
Sana çok benzettiğim bir amcam vardı, Ali Rıza Önder. Sahi, TDK çalışmalarından tanışırsınız! Ne zamandır ondan söz etmeyi istiyordum. İşte, şimdi tam sırası...
Ali Rıza amcam da mesleki kararlarında yasalara uyduğu kadar insan öğesini de göz önünde bulunduran, “Suçluyu kazıyın, altından insan çıkar.” diyen bir hukukçuydu.
Yıl 1957-58, Erzincan başsavcısı olarak görev yapıyor. Bir akşam, saat dokuz sularında, ev telefonu çalıyor. Arayan, dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar. Erzincan’da bir tanıdığı hakkında şikâyette bulunulmuş, mahkemeye sevk edilen dosyayı inceleyip mütalaa yazma görevi amcama düşmüş. Cumhurbaşkanı, “Gözlerinizden öperim evladım, gereğini yapmanızı bekliyorum.” diyor. Amcam, dosyayı incelediğinde, söz konusu kişinin gerçekten suçlu olduğunu, köylüleri, topraklarını zorla alıp tehdit ettiğini saptıyor, delilleriyle birlikte dosyayı mahkeme başkanlığına sunuyor. Mahkeme de sanığı suçlu bulup cezalandırıyor. Karardan birkaç gün sonra, yine bir akşam aynı saatlerde telefonu çalıyor amcamın. Ahizenin öteki ucunda yine Cumhurbaşkanı var.
“Ali Rıza Bey evladım, bir süre önce sizden bir istekte bulunmuştum. Ancak görüyorum ki isteğimi yerine getirmemişsiniz, tanıdığım kişi ceza almış. Bu nasıl oldu, anlatır mısınız lütfen!”
Amcamın yanıtı şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanı, dosyayı dikkatle inceledim. Biliniz ki sizin isteklerinizi emir telakki ederim ancak ben, her şeyden önce yasaların emrine uymakla yükümlüyüm. Ne yazık ki söz konusu kişi suç işlemiş.”
Telefonu teşekkür ederek kapatan Cumhurbaşkanı Bayar, dönemin Adalet Bakanını makamına çağırıyor: “Bu genç savcının sicilini inceleyip bana rapor edin.”
Bakan, ertesi gün Cumhurbaşkanına raporunu sunuyor: “Sicili tertemiz, hiçbir kararı geri çevrilmemiş, hep mümtazen terfi etmiş.”
Celal Bayar ne mi yapmış Berin Abi? “Liyakatli bir devlet adamı kimliğiyle” şu talimatı vermiş: “Bu genç adam isteğimi yerine getirmedi ancak yasaların emrine uyduğunu söyledi. Görev yerini değiştirin ama terfi ettirerek.”
Birkaç gün sonra amcam, Osmaniye ağır ceza başkanlığına atanıyor.
Bu anıyı, amcamın kızı Tuna (Önder Ertem) ablamdan dinlemiştim. “Erciyes”in amcam için hazırladığı özel sayıda da yazdı bunları Tuna abla.
Adalet Tanrıçası Themis’in gözünün bağlı, hukukçuların cüppelerinin düğmesiz oluşunun nerdeyse unutulduğu günümüzde çok değerli bir tutum mudur bu yoksa anlamsız bir inat mı?
Sevgili Berin Abi,
Şiran’daki posta dağıtıcınız Dadaş’ın “Mektup var mı?” sorunuza, “Daha yazmadılar.” demeleri ne güzelmiş! Senin mektubun yazıldı bile... Yarın sevgili Korkut’a ve Doğa’ya elden ulaştırırım.
O Körfez’e gülümseyen balkonunuzda dünya iyisi Meral ablanın çörekleri eşliğinde çaylarımızı yudumladığımız (özlediğim) anlardan bir sevinçle koyuyorum noktayı... Şimdilik elbette.
........................
Berin Taşan (hukukçu, şair/ 9 Kasım 1928-17 Haziran 2018)
Ali Rıza Önder (hukukçu, halkbilim araştırmacısı, yazar/ 1918-22 Haziran 1994)
“Erciyes Aylık Fikir Sanat Dergisi”, Ekim 2019, sayı: 502, Kayseri
“Bir Tanığım Kalsın”, Berin Taşan, anı, Ümit Yayıncılık, Nisan 2005, Ankara, s.51