Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle Neumann tarafından geliştirilen bir kuram: Suskunluk (Sessizlik) Sarmalı. Kuram, bireyin / kişilerin toplum tarafından kabul görebilmek adına kendi düşüncelerini görmezden gelerek suskunluğa bürünmesi olarak açıklanabilir. Egemen görüşün kitle iletişim araçlarıyla beslenerek güçlenmesiyle bireyler sağlıklı değerlendirme yetisini yitirir ve ‘azınlıkta kalma’ korkusu ile kendini tepkisizliğe hapseder. Özetle. “Eğer savunduğunuz fikir toplum tarafından kabul görmüyorsa, onu söylemekten vazgeçersiniz.”
Dünya tarihindeki Hitler örneği bu kurama en uygun örneklerden biridir. Hitler, yoğun propaganda ve diğer kitle iletişim çalışmalarıyla birlikte toplumun büyük kısmı üzerinde etkili olmuş ve kitleleri peşinden sürüklemeyi başarmıştır. Dünya tarihi açısından pek çok dramatik vakaya imza atan Hitler’in bu kadar güçlü olmasına ve toplum tarafından sorgulanmamasına yol açan durum, suskunluk sarmalıdır. Hitler, elindeki tüm “fiziki” gücü ve de “iletişim” gücünü kullanarak toplum üzerinde kendi egemen görüşünü sağlamıştır. Hitler gibi düşünmeyen veya ona muhalefet etmek isteyen kişiler ise ya büyük cezalara maruz kalma ya da toplumdan dışlanma korkusu ile suskunluk sarmalının içine sürüklenmiştir. Türkiye’nin özellikle son yılları için ne kadar da aşina olduğumuz tekerrür edişler, değil mi? Günbegün kanıksadığımız, şaşırmaz olduğumuz ve nihayetinde de toplumsal bir suskunluğa evrilen katliamlar, haksız tutuklamalar, kadın cinayetlerindeki sayısal artış, işçi kıyımları, çocuk istismarları, işten ihraç edilmeler, belediyelerdeki irade gaspları, adaletin yitimi ve daha nicesi. Türlü kılıflara büründürülmüş, çeşnilendirilerek pazarlanan söylemlerin tekdüzeliği, tarih bilmezliği, gerçek dışılığı, şişirilmiş popülizmi ve kabul görürlüğü. Ahlaken ve vicdanen doğrusunu bildiğimiz fakat iktidarın hegomanyasına, çoğunluğun cehaletine ve medyanın manipülatif işleyişine karşın eyleme geçemediğimiz, sindirildiğimiz uzunca bir ‘kış’ mevsimi. Rızamız var mı tüm bunlara? Hayır. Baharı örgütlemek mümkün müdür? Evet. Demokratik ve modern toplumların en önemli argümanlarından olan muhalefet / eleştirel bakış açısını edinmek; tüm kimliklerin ötesinde ezen-ezilen zemininde dayanışmayı ve ‘biz’ olgusunu güçlendirmek; onurlu bir kaybedişi onursuz bir kazanıma yeğlemek ve cesaretin bulaşıcı olduğunu asla ama asla unutmamak. Bizi kurtaracak ve bu suskunluk sarmalını kıracak, korku duvarını aşacak reçete budur.
“Ya hep beraber ya hiçbirimiz
Kurtulmak yok tek başına
Yumruktan ve zincirden
Ya hep beraber ya da hiçbirimiz. “
Okuyucuya sevgi ile.