Tüm dünyada etkilerini gösteren Covid-19 salgını, beraberinde yeni bir düzen getirdi. Bu düzende, maske, eldiven ve dezenfektan kullanımı vazgeçilmez hale geldi. Bunun yanı sıra, yapılan araştırmalar pandemi sürecinin, doğanın kendini yenilemesi açısından olumlu bir rol oynadığını ortaya koymuştu. Örneğin; sera gazlarının atmosfere salınımı azalmış, hava kirliliği ciddi oranda düşüş göstermiş, gürültü kirliliği ortadan kalkmıştı. Bunlar dünyanın dört bir yanını tehdit eden salgının doğaya olumlu etkileri olarak görülmüştü. Ancak yeni araştırmalar gösteriyor ki, salgın sürecinde plastik kullanımı %25 oranında artış göstermiştir. İnsanların plastik kullanım alışkanlığını olumsuz yönde değiştiren pandemi, yalnızca insan yaşamını değil; insan aracılığıyla doğal yaşamı da tehdit eder hale gelmiştir.
Hijyen açısından gerekli önlemleri alabilmek ve kendini salgın riskine karşı koruyabilmek amacıyla, dünya genelinde tüm insanlar maske ve eldiven kullanımına yönelmiştir. Özellikle maske üretim oranları ciddi derecede artmıştır. İşin kötü tarafı, bu tek kullanımlık ürünler, yaygın bir şekilde kullanılmakla kalmayıp, kimi zaman gelişigüzel bir şekilde yere atılıveriyor. İnsanlar tarafından kullanılan kişisel koruyucu ekipmanların neredeyse tamamı plastik ve bu ürünler bu şekilde doğaya atıldığında, doğal yaşamı tehdit ediyor. Salgın sürecinde oluşan bu plastik atıklara “Kovid atıkları” denmeye başlandı. Dünya bir yandan salgın ile mücadele ederken bir yandan da son birkaç aydır etkisini daha fazla göstermeye başlayan plastik kullanımıyla baş etmeye çalışıyor. Bugün yalnızca bir saatliğine dışarı çıkmak istediğimizde, yerlere atılmış vaziyette yüzlerce maske ve eldiven görebiliyoruz. İnsanların bilinçsiz şekilde plastik kullanımı, ne yazık ki pandemi süreci sona erdiğinde de etkilerini göstermeye devam edecek.
Kullandıkları tıbbi malzemenin çevreye verebileceği zararlar ciddi boyutlarda olmasına rağmen çoğu kişi bu zararları düşünmeden hareket etmektedir. Bir örnek olarak, tıbbi maskeler yumuşak, pamuksu bir yapıya sahip olduğu için plastik olmadıkları düşünülebiliyor. Ancak koruyucu maskelerde biyolojik olarak ayrışmayan içerenler kullanılır. Yani doğaya bilinçsizce bırakılan bir tıbbi maskenin yok olması binlerce yıl sürebilmekte ve yok olana kadar da ekosisteme zarar vermeye devam etmektedir. Aynı zamanda doğaya gelişigüzel bıraktığımız plastik atıklar, yalnızca bulunduğu alanı tehdit etmekle kalmaz; bu parçalanamayan ve uzun süre yok olmayan atıklar zamanla nehir ve denizlere kadar ulaşır. Sularda yaşayan canlıların yaşamını da tehlikeye sokar ve denizlerde kirlilik oluşturur.
Yapılan araştırmalar, Kovid atığı tehlikesinin dünya genelinde var olduğunu söylüyor. Pandemi sürecinde bazı ülkeler, plastikle ilgili önceden alınan kararları gevşetme yoluna bile başvurdu. Kaliforniya’da Covid-19 salgını başlayınca, plastik poşet kullanım yasağını kaldırılması buna örnek verilebilir. Bunun yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York, New Jersey eyaletleri ile Birleşik Krallık da bu sene plastik kullanımıyla ilgili uygulamaya konması planlanan bazı kararları erteledi. Tahminlere göre 2019 yılında tıbbi maske kullanımı 800 milyon dolarlık bir meblağa sahipken, 2020’de bu sayı 166 milyar dolara ulaşacak. Oysa yetkililer, Kovid-19 atıklarının, doğru ve etkili bir şekilde yönetilmediği takdirde, gelecekte felaket derecesine ulaşacak sorunlara yol açacağını öngörüyor. Şu an dünya genelindeki plastik kullanımının artışını göz önünde bulundurursak, bunun ekolojik bir faciaya yol açacağını kestirmek zor değil. Örneğin; virüsün çıkış noktası olan Wuhan’da virüs öncesi günlük tıbbi atık miktarı yaklaşık 40 ton iken, virüsün ortaya çıkması sonrası bu miktar günde 240 tona ulaşmıştır. Virüsün ortaya çıktığı andan beri Çin’de tıbbi atık miktarı %370 oranında artış göstermiştir. Bu verilere baktığımızda, durumun yalnızca birkaç ay içerisinde ve tek bir ülke ekseninde ne kadar ciddi boyutlara ulaştığı görülebilir.
Türkiye’de de durum aynı şekilde baş gösteriyor. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu’nun yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de pandemi süreci boyunca tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanımında %25’lerin üzerinde bir artış meydana geldi. Türkiye’de yeni yılın başlangıcıyla birlikte hayata geçirilen “ücretli poşet uygulaması” plastik poşet kullanımını dikkat çekici oranda azaltmış, bu durum plastik kullanımının artık eskisi kadar fazla olmayacağına dair umutları yeşertmişti. Ancak pandemi sürecinin başlamasıyla, daha hijyenik olduğu düşüncesiyle, insanlar her şeyin tek kullanımlık olanını tercih etmeye başladılar. Salgının başlangıcından beri Türkiye’de plastik poşet kullanımı %50 oranında artış gösterdi. İnternet üzerinden yapılan alışverişlerin artmasının da plastik kullanımını tetiklediği düşünülüyor çünkü müşterilere gönderilen ürünler, daha fazla ambalaj kullanılarak paketleniyor.
Bu süreçte insanlar, kendi canlarını kurtarmak isterken başka canlıları ve tüm dünyayı tehlikeye atıyor. Bizler, bilinçli bireyler olarak davranmalı, plastik kullanımını mümkün olduğunca azaltmalı ve kendimizi korurken diğer canlıların ve doğanın çıkarlarını gözetmeliyiz. Dünya üzerinde yaşayan tek canlının biz olmadığımızı düşünürsek, diğer canlılar için de üst düzey sorumluluk bilinci ve farkındalık ile hareket etmemiz kolaylaşır.
Tarih boyunca insan yaşamını tehdit etmiş birçok salgın hastalık ortaya çıkmıştır ve er ya da geç bu hastalıklara bir çare bulunmuştur. Muhakkak ki Covid-19 salgını için de bir çözüm bulunacaktır. Ancak bugün bilinçsiz olarak hareket etmemizin sonuçlarına, binlerce yıl sonra yaşayacak canlılar bile katlanmak zorunda kalabilir.
Doğanın insanlara sunduğu onca güzellik karşılığında ona teşekkürümüz bu şekilde mi olacak?