Bu haftaki köşeme yakın zamanda gösterime giren Malefiz’in yeni serisini konuk edecek, savaş, barış, iyilik, kötülük gibi bilindik kavramlara dair ezber bozan yaklaşımları ile paylaşacaktım.
Ta ki bu yurdun en önemli bayramı olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı haftasında, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün olduğu, bu günlerde bir eli yağda bir eli balda bütçesi ile bilim anlayışı Tubitak’taki papaz eriği imam eriğine çeviren karton kutudan ibaret sayın Diyanet’in yine Atatürksüz ve Cumhuriyetsiz verdiği Cuma hutbesini okuyana dek.
Atatürk, Osmanlı'nın yıkılış sürecinde sahte din adamlarının rolünü net olarak görmüş ve birçok kez yazdığı yazılarda ve konuşmalarda "Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki; milleti mahveden, esir eden fenalıklar hep din kisvesi altında, küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar.” diyerek bu gerçeği ifade etmiştir.1920 yılında din işleri, TBMM'de "Şer'iye ve Evkaf Vekâleti" adıyla "Bakanlık" bünyesinde koordine edilirken, din hizmetlerinin politikanın dışında ve üstünde tutulması gerçeğinden hareketle,3 Mart 1924 tarihinde Şer'iye ve Evkaf Vekâleti kaldırılarak yerine, 429 sayılı Kanunla, Başvekâlet bütçesine dahil ve Başvekâlete bağlı Diyanet İşleri Reisliği, bugünkü adıyla Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
Din istismarının engellenmesi, toplumun dini ve ahlaki bilgilerin doğru ellerden, doğru kaynaklardan öğrenebilmesi için amacıyla kurulan ve dönemin en iyi alimlerini görevlendirildiği Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurucusu, bugün 29 Ekim haftasında Cuma Hutbesi’nde yer verilmeyen Mustafa Kemal Atatürk’tür.
29 Ekim, bu toplumun yokluklara ve imkansızlıklara rağmen tüm dünyaya azmin ve inancın gücünü resmettiği, Kurtuluş Savaşı’nın bir devrim ile taçlandığı gündür.
Bilim ve aklın ışığında, hak ve hürriyetlerin eşit olarak dağıtıldığı, toplum iradesi üstündeki tek adam ipoteğinin kaldırıldığı gündür.
Bir zamanlar ‘modern muhafazakâr’ makyajıyla kendini tanıtanların raf ürünü kindar neslin had boyutunu aşan demeçlerine rağmen,
Tarikatlar ile siyam ikizi haline gelmiş iktidarın, tuz kokutan adalet uygulamalarına rağmen,
Cumhuriyetle edindiğimiz haklarımızın, bağnaz zihniyet tarafından tahakküm altına alınmasına rağmen,
Gaflet, dalalet ve hıyanet içinde bulunan karşı devrim kuklalarının, yazılı ve sözlü tüm saldırılarına rağmen,
Cuma hutbesinde kurucusu olduğu, varlığının yegane sebebi olan Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet şehitlerine yer vermeyen, işi gücü 9 yaşındaki kız çocuklarının evliliğe uygun olup olmadığına dair verdiği demeçleriyle bildiğimiz diyanete rağmen,
Atatürk’e Saygı ve Cumhuriyet Yürüyüşü’nü, kamu düzenini bozma tantanasıyla engelleyen valilere rağmen,
Gölgesinde yetişen milyonlarca filizle, bizlerle dimdik ayakta durmaya devam eden ve edecek olan koca bir çınardır 29 Ekim!
Cumhuriyet, tarihinin en büyük hesaplaşmasını bu dönemde yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.96 yıl önce muazzam emeklerle kazanılmış bir zaferin ardından gerçekleşen bu devrim, masa basında iki sarkık dudağın talimatıyla, tetikçi medyanın turnusol ekranlarında yok edilmeye çalışılıyor.
Ama 29 Ekim bu güne dek olduğu gibi “tüm yasaklamalara ve engellemelere” rağmen yine kutlanacak.
Hatırlayalım 2017 yılında Anıtkabir, Ata’sına giden 6 milyon 742 bin 750 kişi ile ziyaretçi rekoru kırmıştı. Geçen yıl 29 Ekim 2018 ‘de de tam1 milyon 96 bin yurttaş Cumhuriyet Bayramı’nda Anıtkabir’e gitmiş, Atatürk’e ve emanetine bağlılığını göstermişti.
İstedikleri kadar korkup yok saysınlar!
Genci yaşlısı, kadını erkeği, esnafı işçisi bu ülkenin tüm yurttaşları her zaman olduğu gibi bu yılda “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” diyecek, Ata’sına ve onun bıraktığı mirasa sahip çıkacak.
96.Yaşında ilk günkü aynı coşkuyla, gururla ve kıvançla!
Bayramımız kutlu olsun!
Birlikte nice yıllara Türkiye!