Tarih yaprakları 10 Mayıs 1984’ü gösteriyordu. İlkbaharın her sabahı gibi o günde gece umudu aralamıştı Şafak’a. Her çocuk gibi hayalleri vardı onunda. Habersizdi büyüdükçe küçülecek olan adımlarından.
21. yaşının mumunu üflerken kanser denen illet geldi önce yanına. Vazgeçmedi ama Şafak. Hayallerinde minik bedenlerin gülüşlerine renk katmak vardı, kendi gibi binlerce çocuğun hayallerine kahraman olmak vardı. Bir yandan tedavisini oldu, bir yandan bin bir zorlukla hazırlanıp kazandığı Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitirdi. Sonrası malum. ‘Kendini Parçalasan da Seni Seçmezler Sınavı’ olarak adlandırdığımız KPSS sınavına girdi atanmak için. İşte o günler, coğrafyanın gerçekten bir kader olduğu gerçeği ile yüzleştirdi. Yaşadığı coğrafyada üniversite okuyan öğretmen adayları atanmayı bekliyor, devlet öğretmen açığını, tavukçuluk mezununu Şanlıurfa’ya ücretli öğretmenlikle görevlendirerek karşılıyordu.
Şafak BAY.
2010 yılında Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nu kurarak binlerce meslektaşının sesi olan Şafak Bay. Senelerini bir yandan ücretli köleliğe bir yandan kansere karşı mücadeleyle geçiren Şafak Öğretmen.
Ben o vakitler üniversite son sınıf öğrencisi. Balçova Belediyesi eğitimde fırsat eşitliği duruşuyla dershane açmıştı. Bilirsiniz Balçova’yı, eğitim ve öğretim üzerine olan projelerde hep öncülük etmiştir. O yılda onlardan biriydi. Ekonomik koşulları el vermediği için dershaneye gidemeyen öğrenciler için bir eğitim merkezi açtı. Okullarda elbette kurslar vardı. Ancak her idareci babam gibi değildi “başarısız öğrenci yoktur, doğru çalışmayı bilmeyen öğrenci vardır “diyerek, kursları ücretsiz yapan.
Balçova Belediyesi, dershane öğretmenlerini atanamayan öğretmenler platformundan istihdam etti. Bende 35 yıllık eğitim emekçisinin kızı olarak bir yıla yakın içlerinde bulundum. Siyasal mezunuyum, cv’imde yazmaz ama 142 tane pırıl pırıl çocuğa İngilizce öğretmenliği yapmışlığım üniversite öğrencisiyken. İlk sınavı 18 olan bir öğrencinin ikinci ve üçüncü sınavında notunun 70 üstüne çıkması nasıl bir mutluluktur, ben bilirim.
Bir arkadaşım altı yıl boyunca atama bekleyen Coğrafya öğretmeniydi. Bir diğeri ise Fen Bilgisi öğretmeni. İçim ezilirdi teneffüs saatlerinde uzaklara dalıp giden bakışlarını gördüğümde. Kırık notları düzelmiş karneleriyle kurs merkezine koşan çocuklara ne büyük coşkuyla sarıldıklarını da bilirim.
Mezuniyetime yakın, okulların da kapanmasına kalmış bir hafta, Şafak mücadelesi heybesinde göç etti bu dünyadan. Eğitim sisteminin köle anlayışına direnen o güzel beden 27 yaşında bir tebeşir kokusu sinemeden gömleğine ayrıldı aramızdan.
Bu hafta 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’ydü. Ne değişti o günden bu yana?
“Yok başka cehennem yaşıyoruz işte” dedi 21 yaşında Kevser Öğretmen, kıydı canına. Cansız bedeninden sadece 10 TL çıkan Ersin Turan öğretmen, Aydın’da 25 yaşındaki Merve Çavdar, İzmir Çiğli’de İbrahim Yeşilbağ, Bursa’da Elif İşler.
Her biri mezun olmalarına rağmen atanamayıp işsizlikle boğuşan, hayatlarının baharında canlarına kıyan gencecik öğretmenler.
Eğitim sisteminin kolonlarına dinamit koyanların, hayatlarını kararttıkları sadece atanamayan öğretmenler de değil.
5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü.
Ebediyete göçenlerin ruhu şad olsun. Atanamayan öğretmenler, haksız sebeplerle KHK ile mesleğinden alıkonulanlar,3600 ek göstergesi gasp edilenler, türlü zorluk ve baskı altında mesleğini icra eden tüm eğitim emekçileri
Gününüz olsun.
“Direndik teslim olmadık binlerce kardelendik,
Kaldı çocuk gülüşleri ışığında kavgamız.”
Şafak Bay’a saygıyla.