Merhaba Sevgili Timur Selçuk

Bir gün yeniden karşılaşma umudumu hep diri tuttum. Birkaç kez de epeyce yaklaştım buna ama hep başka bir bahara kaldı, şöyle masa başı, değilse belki bir konser sonrası ayaküstü sohbetimiz. Behçet Necatigil sesleniyor evden, pencere önünden: “Siz geniş zamanlar umuyordunuz.../ Yılların telaşlarda bu kadar çabuk/ Geçeceği aklınıza gelmezdi.../ Yahut vakit olmadı.Oysa şimdi, burada dostların okuyacaklarını size anlatmayı isterdim, olmadı. Olmuyor bazen...

Sözleriyle, ezgisiyle onca zamandır durur kulağımda Nereye Payidar...

Nereye Payidar nereye/ Yokuş bayır demesen de/ Dere tepe düz gitsen de/ Çıkmaz bu yolu bir yere// Nereye Payidar nereye/ Bir gün gelip evlensen de/ Kurtulmayı düşlesen de/ Çıkmaz bu yolu bir yere// Nereye Payidar nereye/ Şefle iyi geçinsen de/ Bugün için sevilsen de/ Çıkmaz bu yolu bir yere// Nereye Payidar nereye/ Seninkiler direnişte/ Bir sen yoksun içlerinde/ Çıkmaz bu yolu bir yere// Nereye Payidar nereye/ Gönlün yoksa ezilmeye/ Sen de katıl direnişe/ İşçilerle, işçilerle, işçilerle el ele/ Nereye Payidar nereye.

Oysa sizden, plaktan (45’likler, uzunçalarlar vardı o zamanlar) ve sahnede pek çok şarkı, marş dinlemiştim.

***

Yıl 1969 (Elli bir yıl mı olmuş!). AST’ın emektarlarından Erdal Gülver (Erol Demiriz, Rutkay Aziz, Savaş Yurttaş, Şener Kökkaya, Yaman Okay’la birlikte), alt kat komşumuzdu. Ilık bir kış günü, öğle vakti, apartmanın önünde dalmışken oyuna, sesleniverdi:

“N’aber Bekir, nasıl gidiyor?”

“İyi abi... Dersler bitti, oyuna getirdik sırayı.”

“Akşam da bizim oyuna gelsenize. Kardeşini de al, olmaz mı?”

‘Olur abi!’yi yapıştıracağım da aklıma düştü:

“Bilet?” deyiverdim.

“Ne bileti? Davetlimsiniz. Tiyatronun kapısında beni sorun.”

Teşekkür etmekle, kardeşim nerelerde acaba arasında gidip gelirken yeniden seslendi Erdal abi:

“Erkence gelin, tamam mı?”

“Tamam”dı da ne oynuyorlardı akşam? Önemli değildi ki! AST’tı bu. Ne oynasalar fark etmezdi.

Akşamüstü düştük yola. Erkenden vardık tiyatroya...

Küçük Prens’i soluk almadan izledik.

’ın oyunları İsmet Küntay; El Kapısı’un yazdığı Bilgesu Erenus; Sait Hopsait’in oyunu Aziz NesinArkası geldi. Kardeşimin de “futbolcu” rolünde sahneye çıktığı, 403. Kilometre ve Evler Evler; Brecht’ten Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti ve Carrar Ananın Silahları; H. Zinner’den Sevgi Soysal’ın çevirdiği Dimitrof, Gorki’nin unutulmaz romanından Ana, Ömer Polat’tan Aladağlı Mıho...

***

Yıl 1975. Yine bir Bilgesu Erenus oyunu: Nereye Payidar!

Kaç kez izledim, anımsamıyorum. Dedim ya, Çiğdem Talu’nun sözleri de ezginiz gibi çakıldı kaldı aklıma...

Aradan çok geçmedi. Bir yıldan biraz fazla belki. SİSAG derler bir şirkette çalışmaktayım. Sosyal-İş Sendikasında örgütlüyüz. Epeydir de grevdeyiz. Ülkemizin, başarıya ulaşmış ilk teknik eleman greviydi bu. Sendika, konseriniz için bilet ayarlamış. AST’tayız. Salon dolu. Tam zamanında geldiniz sahneye, grevimizi selamladınız. Ve piyano başındasınız. İlk şarkı... ama bir sorun var! İki, üç, dördüncü şarkılar... İzleyen her şarkıyı biraz daha zorlanarak seslendiriyorsunuz. Piyanonun ses düzeni bozuk!

Sahnenin ortasına gelmeniz çok sürmedi. Kan ter içindeydiniz.

“Dostlar,” dediniz. Derin bir soluk aldınız, yutkundunuz.

“Sanırım aksaklığın farkındasınız. Piyano akort edilmemiş. Size saygımdan yine de söylemeye çalıştım ama görüyorsunuz, olmayacak...” Homurtular yükseldi salondan. Bir soluk daha aldınız. “Önerim şu: Yeni bir gün belirlensin, piyano da akort edilsin. Bugünkü biletleriniz de geçerli olsun. İyi bir konser yapalım. Ya da...”

Salonda bir karışıklık, bir gürültü.

“O halde demokratik bir yol izleyelim. Devam etmemi isteyenler ellerini kaldırabilir mi?”

Salonun büyük çoğunluğunun, “yeni bir konser” demesini umuyordum. Baktım ki sendikacıların da aralarında olduğu bir grup devam etmeniz için el kaldırıyor.

Sıkıntılı ve üzgündünüz. Bu oylama da yormuştu sizi. Kısa kesmek istediniz:

“Devam etmemi isteyenler kalsın, yeni bir konsere evet diyenler ayrılabilir.” diyerek kulise yöneldiğinizde locaların birinden bir ses yükseldi:

- Sayın Timur Selçuk!

Döndünüz.

- Bu düzeni bozuk piyanoyla konseri sürdürmenizi istemek size de sanatınıza da saygısızlıktır. Demokrasi bu değil! Başka bir gün yeniden buluşalım.

Nasıl da ferahlamıştınız; sesinize, duruşunuza yansımıştı bu.

“Teşekkür ederim arkadaşım.” dediniz, sesin geldiği locaya. Salona döndünüz. “Konserimiz bitti. Belirlenecek yeni bir gün ve saatte görüşmek üzere...” der demez kulise yöneldiniz.

Yeni konserinize, o gün devam edin diyenlerin hiçbiri gelmedi, biliyor musunuz? Locadan imdadınıza yetişen mi? Bendim o Timur Bey!

........................

¹Timur Selçuk (piyanist, besteci, yorumcu/ 2 Temmuz 1946-6 Kasım 2020