Bazı devlet başkanları veya liderleri siyasi olarak ne derse tersini yapıyor. Son 20-30 yılın siyaseti böyle.
Örneğin HTŞ için terör örgütü diyen bir devlet, hatta liderinin başına 10 milyon dolar ödül koyan o devlet bir bakıyorsunuz onlarla kol kola. Bir başka deyişle bu grup terörist diye onları tehlikeli ilan edenler, Beşar Esad’ı 10 günde devirme harekâtında bunları kullanmışlar.
Ulusal ve uluslararası siyasette bu tür söylem ve eyleme alıştık. Afganistan’da Ruslara karşı Pakistan’da El Kaidenin temelini atıp sonra Afganistan’a süren ABD her ülkede terörist grup yetiştirmekte uzman bir devlet. Irak’ta Şii – Sünni ayrılığını yaratarak güneyde iç çatışmayı sürekli kılan, 36’ncı paralel diyerek üzerinde Kürt hakimiyetini sağlayan da ABD. Suriye, ABD’nin beş yıldızlık bir projesi. Yıllar içinde neredeyse her aşiretten, her köyden “bağımsız” silahlı grup üreten ABD, hepsine ayrı bir misyon ve vizyon verdi. Vizyon ve misyonun yerine getirilmesi için silah, mühimmat, eğitim ve para gerekli. ABD bu konuda tartışılmaz lider ülke.
Dünya Bankası'na ABD’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) 2023 yılında 27 trilyon dolar oldu. Çin 18 trilyon dolar ile ikinci ülke. Rusya’nın GSYIH değeri sadece 2 trilyon dolar. Tüm Euro bölgesi toplamı ise 15 trilyon dolar. Türkiye ise 1 trilyon dolar ile dünyada 13’üncü sırada.
2022 yılında, dünyadaki savunma harcamalarına da bir göz atalım: ABD: 877 milyar dolar, Çin: 292 milyar dolar, Rusya: 86.4 milyar dolar, Hindistan: 81.4 milyar dolar, Suudi Arabistan: 75 milyar dolar, İngiltere: 68.5 milyar dolar, Almanya: 55.7 milyar dolar, Fransa: 53.6 milyar dolar. Türkiye’nin harcaması ise 10,5 milyar dolar.
Suriye ve İran’ın son yıllardaki gerilemesini bir yana bırakalım. Yukarıdaki iki paragraftaki verileri değerlendirdiğimiz zaman ABD’nin kendi emellerine ulaşmak için yeterli silah ve paraya sahip olduğunu söyleyebiliriz. En az 80 yıl önce planlamış olduğu Orta Doğu düzenlemesi için adım adım bu noktaya geldi. Onlarca silahlı grubu, “eğit-donat” sistemi ile 50 yıldır yetiştiriyor. Bölgeye binlerce tır silah ve mühimmat sevk ettiği çok öncesinden biliniyor.
Her silahlı grup için harcanan askeri eğitim süreci, yollanan silahlar, teknolojik aletler, ihtiyaç duyulan paralar sonuç verdi. Yolladıkları talimatlar ile onlarca örgüt HTŞ öncülüğünde Şam yolunda birleşti ve rejim değişti.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik 16 Aralık’ta şöyle dedi: "Esad'ın gitmesinden sonra herhangi bir odağın tek başına yönetimi, eskiye dönüş anlamına gelir. Asıl mesele, Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamaktır. Suriye'yi kendileri için bir uydu devlet yapmak isteyenlerin bundan sonra da girişimleri olacaktır. Kimsenin aracı haline gelmemelidir."
“Tek başına yönetim, eskiye dönüş anlamına gelir” sözünden ne çıkar? Çoklu bir yönetim, yani hükümette çoklu temsiliyet mi, neye göre? Yoksa federatif yapıya giderek özerk bölgelerin oluşturulması mı? Sözü edilmeyen bazı örgüt adlarının ülkenin “yönetsel paylaşılmasının” son anında sahneye hangi payı alarak çıkacağını şimdi söyleyemiyoruz.
Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması içerideki paylaşımı engellemiyor görünümü veriyor.
Suriye’nin uydu devlet haline gelmesine şimdi kimse engel olamıyor. Hakan Fidan, Suriye’deki askeri tesislerin, limanların İsrail tarafından bombalanmasına, bunlar Suriye halkı için bir sorun yaratmıyor diyor. Bundan bir anlam nasıl çıkar acaba?
Bugüne kadar yüzlerce silahlı grubu oluşturan, sonra bir araya getiren güç, yeri geldiği zaman bunları ayırabilir ve çatıştırabilir.
Herhangi bir kişiyi hapse atıp, eğitip lider yapan güç kendi çıkarı için insanları, ülkeleri yakmaktan çekinmez.
Türkiye’nin yapacağı en basit teknik, insanları bir arada tutmak ve sevgiyi yoğunlaştırmaktır. Silkelemek yanlıştır. Gün gelir silkeleyen, silkeleten silkelenir.