Türk Dil Kurumu’na göre, cahil; belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan, cehalet ise bilgisizlik anlamına geliyor. Bugün sizlere bir amme hizmeti sunarak, cahil insanlarla nasıl mücadele edilir, cehalete karşı nasıl savaş açılır gibi konularda yararlı olabilecek birkaç bilgi sunacağım. Öncelikle cahil üretimi ile başlayalım. Yaşadığımız toplumda iki yetişkin cahilin dizginlenemez ve kavurucu cinsel arzularının bedeli olan yeni küçük cahilin, serseri, it-kopuk-uğursuz çıkıp, haplanarak bizi bıçaklamasından korkup, “aman bana bi’şey olmasın da!” düşüncesinden hareketle tüm temel ihtiyaçlarının (barınma, eğitim, sağlık, iphone alma vb.) karşılanması için ortak irade gösteriyoruz.
Vaka-1: Bu bireyin annesi, iki elinde full+full naylon torbalarla, ayağında dolgu topuklu hasır terlikleri ve üzerinde “i’m falling in love” yazan simli ve kalpli penye bluzüyle hayatımıza dahil oluyor. Öğlen oturmalarında eltisini bıçaklamak istediğini sana/bana/bizlere anlatıyor. Salona elinde tavşan şeklindeki çıkartmalarının göz kısmını tükenmez kalemle boyamış olduğu makasla minik cahilimiz dalıyor, kısırı ve susamlı minik simit dolu tabağı deviriyor. Dökülen çay hem minik cahilin bacağını yakıyor hem de halı kirleniyor. Sen, “bir şey olmaz annesi…” desen de ses hızına çok yakın hareket eden tokadın görüntüsünü görüyorsun, sesi sonra kulağına geliyor. “Çayın içinde şeker yoksa prille sil hemen çıkar!” diyor anne cahil.
Vaka-2: Otobüs koltuğuna oturuyorsun ve sırayla, soğanlı ter kokulu bir genç erkek, kucağında burnundan sümük balonu çıkan 5 yaş civarında (iblis gibi, ne uyumayı bilen, ne yaşamayı bilen, yol boyunca çizi kraker kokacak ve yolculuğu sana zehir edecek olan) torunuyla modern görünümlü bir teyze ve cahiliye döneminden kalma çağ dışı bir amca, oturduğun koltuğun kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar. Sadece, “Emin misiniz?” dedikten sonra tekrar biletlerine bakıyorlar ve sessizce yanından ayrılıyorlar. Tek bir cümle ile cehaleti savuşturabiliyorsunuz.
Vaka-3: 55 yaş üstü (tercihen su yeşili ya da koyu kahve tonlarında) takım elbisesi olan her amca kendi fikrinin ya da anlattığı hikayenin önemini, geçmiş tecrübelerinden aldığı dersleri de vurgularken sana akıl ve fikir ihsan edecektir. Onlar için bir çeşit hobidir bu. Konuşmasından 20. saniyede sıkılacağınız bu amcanın, çoğu cahilce olan fikirlerinden, uzun Tekel 2001 içmekten kaynaklı sararmış bıyıklarına odaklanıp derin düşüncelere dalarak kurtulabilirsiniz. (Bıyıksız olanlarsa genelde serçe parmağında Osmanlı tuğralı ve taşlı gümüş yüzük takarlar. “Gümüş kanser yapıyormuş!” gibi hiçbir dayanağı olmayan bilgiyle onları huzursuz edebilir ve cahiliyeti cahilce bir bilgiyle savuşturabilirsiniz)
Kısacası cahil; LPG’li Doblo sever ama internetten Ferrari fiyatlarına bakar, abartılı jest ve mimik kullanır, sabahları dişlerini fırçalamaz, saçının ön kısmını tarar, arkalara bakmaz, eli kolu durmaz ve sulu şakalardan hoşlanır, hiçbir şarkının tamamını bilmez ama nakaratı sesini kalınlaştırıp tribündeymiş gibi bağırarak söyler, yakasının en az üç düğmesini açar ve üstüne takım elbise yeleği giyer, misafirlikte terlik giymeyi reddedip altı yanmış çoraplarını sergiler, denize girerken şnorkel takar ama dibe dalıp su yutunca şnorkele kızar. Cahil, sıradan çinko karbon pillere göre 10 kat daha uzun ömürlüdür, dert etmez, etse de erteler. Cahil rahatsız olmaz, şikayet eder. Şikayetçi olmazsa kavga eder. Cehalet, toplumun huzurunu kaçırır. Ülkemiz bu yüzden kötü kokuyor, ülkemiz bu yüzden havasız kalıyor düşüncesindeyim. Herkese etkin & sektöründe öncü bir hafta dilerim…
Her şeyi bilen adam
Beydağ ilçemizden Turgay Can sormuş, “çay harareti alır” cümlesindeki “çay” akarsu olan çay mıdır hocam?
Cevap: Olabilir…
Sorularınızı, 2 adet Xanax içirip Bulgaristan otobüsüne bindirerek haber alınamamasını istediğiniz 3 yakınınızı etiketleyerek [email protected] adresinden bana ulaştırabilirsiniz.