Ülke gündemini ve insanlarını kendi kafalarına göre yönlendirerek terbiye etmeye kalkan AKP iktidarı tarih, çevre, kültür ve kültürel miras bilincini kazanmak, var olan kültürel miras öğelerinin çekiciliklerinin tanıtımına ve nesilden nesile aktarılmasına yönelik bilinç oluşturmak, bütüncül bir kültür algısı yaratmayı bir türlü anlayamadığı için beceremedi. Bunu başarmak, becermek yerine ne yapıyor iktidar? Yasaklamak. En son Eskişehir'de açık alanlarda yapılan her türlü yürüyüş, oturma eylemi, stant, çadır kurma, afiş, pankart asma, konser, şenlik ve festival gibi etkinliklerin 15 gün süreyle yasaklanmasını bu beceriksizliği örnek olarak verilebiliriz. Bu durum bir eziklik psikolojisini de ortaya koyuyor. Yapanları da yasaklarda ve baskılarla susturmaya kalkıyor. Tarihe baktığımızda, yasaklar aşılmış, yasakçılar her zaman kaybetmiştir. AKP-MHP kompleks koalisyonu da ne yaparlarsa yapsınlar sonunda kaybedeceklerdir.
İktidarın hiçbir mantıklı gerekçe göstermeden sanatçıyı, konserleri, festivalleri yasaklama çabaları ayaklarına değil diz kapaklarına sıkmaktan başka bir şey değil. Bunu iktidardan düşünce de anlayacaklarını sanmıyorum. Kör bir anlayışla bunu idrak edemez.
Festival denince akla eğlence, coşmak, anmak, çılgınlık vb sözcükler gelir. Dünyanın dört bir yanında insanlar kendi ülkelerine, geleneklerine, alışkanlıklarına, yaşadıklarına, inandıklarına uygun olarak festivaller düzenlerler. Konserler ve festivaller toplumun deşarj olmasını, rahatlamasını ve stres atmasını sağlar. Dünyanın bütün ülkelerinde konserler festivaller bu yüzden yapılır ve ülke yönetimleri tarafından desteklenir. Birçok uluslararası festival ve konserler düzenlenir. Siyasi İslamcı AKP yönetimi iktidara gelmeden önce özgürlüklerden dem vuruyordu. Ne oldu da şimdi bunlara birden karşı oluverdi? Çünkü içlerindeki o eziklik bir türlü aşılamıyorlar. Bu durumu en güzel AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, " Biliyorsunuz siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz kesintisiz 14 yıldır siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var." demiş ve itiraf etmiştir. Değil 14, 174 yıl geçse de bu anlayış bir türlü bu sorununu çözemez. Dünyada kültür ve sanat alanında gelişmiş toplumlar aynı zamanda dünyanın gelişmiş ülkelerini oluşturuyor.
Yerlilik ve millîlik hedefiyle, binlerce iktidar yandaşı kültür müteahhidi, Batı’yı ve Batılı değerleri düşmanlaştıran, bir dış mihrak imgesini sürekli canlı tutan ve bu ülkenin kültürünü ayağa kaldırmaya çalışan ürünler vermek için didinirken; bu çabaların sonuçsuz kalmasının, ‘yerli ve millî’ kültürün hegemonya kuramamasının suçlusu olarak kültür-sanat alanında tekel kurmuş bir avuç elit gösteriliyor. Bu elit aydın zümresi, yıllardır, bu millete ve ülkeye yabancı olmakla, halkını aşağılamakla, Batı’yla işbirliği yapmakla suçlanıyor ve medyaya yönelik operasyonlarda ya da Barış için Akademisyenler vakasında gördüğümüz gibi kayda değer bir kısmı bulundukları alanlardan uzaklaştırılıyor. AKP, kendi siyasi çıkarları doğrultusunda kültürel alanı araçsallaştırıp, buradan ürettiği söylemi siyaset alanında son damlasına kadar kullanmaya çalışıyor. AKP kör ve sığ bir siyasi anlayışın inadını sürdürmesi bir yok oluşun da başlangıcı oluyor. Tıpkı faizde nas anlayışında olduğu gibi. Demek ki iktidar bu mantık dışı anlayışla toplumun rahatlamasını değil tam tersi gerilmesine neden oluyor. Kültür ve sanat etkinliklerinden haz etmiyor. Siyasi İslamcı anlayışın insanın mutlu olmasını istemeyen bir anlayışla hareket ettiğini görüyoruz. O yüzden 2021'de 12.9 milyar TL bütçeye sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesini 2022’de 3.2 milyarlık artışla 16.1 milyar TL'ye yükseltirken, bilime, teknolojiye, kültür ve sanata ayrılan pay ise koca bir hiç.
AKP, sanat ve sanatçıyla barışık değil. Akılları geçmişten günümüze bir türlü gelmiyor. Ülkede en fazla “Kültür” temalı festivaller düzenlenirken, geçmişten günümüze ulaşan geleneksel dokunun yaşatılması bu tarihi, doğal ve kültürel öğelerin yaşatılması ile mümkündür. Buradan "yerli ve milli" olduklarını iddia eden iktidarın dikkatini çekmek istediğim bazı noktalar var. Kültürel miras varlıklarının bir çekicilik unsuru olarak kullanılması ve toplumumuza ait bu potansiyelden fayda sağlanması, gerçekleştirilmesi gereken en önemli amaçlardan birisi olduğunu belirtmek isterim. Bu sebeple kültürel miras varlıklarına yönelik düzenlenecek festival gibi etkinliklere ihtiyaç duyulmaktadır. Konserler, festivaller toplumun nefes borusudur. Sanatçılar da nefestir. Böyle sosyal etkinlikler ülke turizmine önemli derecede etki eden faaliyetlerdir. Bu kapsamda destinasyon yöneticileri düzenlenen festivallerin sayısını bana göre daha fazla arttırmalıdır. Daha fazla sayıda düzenlenen festivaller ise ülke turizmine önemli düzeyde ekonomik katkı sağlayacaktır. Bir ülkede düzenlenen konser, etkinlik ve festival sayısının arttırılmasında o ülkenin finansal kapasitesinin de arttırılarak festival düzenlemek için gerekli olan olanakların oluşturulması gerekir. Bununla birlikte festival katılımcılarının ait olduğu kültürü yerinde ziyaret ederek kendi kültürüyle arasındaki bağın güçlendirilmesi ihtiyacı etkin bir rol oynamaktadır. Festivallerin gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan çalışmalar yerine getirilerek festival düzenlenme potansiyeline sahip bölgeler tespit edilmeli ve ülke içi tanıtım faaliyetlerine önem verilmelidir. Türkiye’de düzenlenen festivaller sayıca fazla olmasına karşın bu festivallere yabancı turistlerin ilgisi ise oldukça sınırlı olduğunu söyleyebiliriz. Yine festivaller ve konserlerin en önemli özelliği; ortamı okuma, izleyicisi ve katılımcısı olma, anlamlar üretme, kültürün bir parçası olma fırsatını katılımcılara sunuyor olmasıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde bu gibi etkinlikler, toplumların kültürlerini yeniden biçimlendirirken bir yandan yapılandırma ve dönüştürme konusunda da katkıda bulunduğunun altını çizmek istiyorum. Eleştirel bakış açısının önünü açan, destekleyen, kültürel dönüşümün sağlanmasına etki eden bu etkinlikler, davranış, yaşayış ve inanış biçimleri arasındaki barikatların da ortadan kaldırılmasına etki etmektedir. Festivallerde farklı coğrafya ve medeniyetlere ait kültürlerin bir arada sergilenmesi, bu kültürler arasındaki farklılıkların ortaya konulabilmesi, kültürel zenginleşme, farklı olanı anlama ve bilinç oluşturma açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Günümüzde kültür ve algının yaşayan diğer canlılar gibi büyüdüğü ve geliştiği düşünüldüğünde, toplumların ve toplumlara ait ulusal kültür değerlerinin geçen zamanla birlikte kendilerini diğer kültürlere yakın hissetmeleri, konser ve tiyatro gibi etkinliklere eğilimlerinin artması engellenemeyecek bir sürecin sonucu olarak görmek lazım. Erdoğan'ın daha önce ‘Giderlerse gitsinler’ dediği doktorları geri çağıran düzenleme hazırlığıyla çark edişini umalım konser, festival, tiyatro, müzik kısaca kültür ve sanatta da görelim.
Bakın ünlü Rus yazar Lev Tolstoy, "Sanat düşünebilen gerçeği görebilen toplumu anlayabilen insanların işidir." derken, "Sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir." diyor Honore de Balzac. İbn-i Sina ise 'Bilim ve sanat, ittifak görmediği ülkeyi terk eder." diyerek, yüzyıllar öncesinden, bugünkü iktidara sanki uyarır nitelikte sesleniyor.