Seçim ortamında değiliz. Ancak CHP’nin ısıtmaya çalıştığı bir seçim havası var. CHP her olayı seçim hesabına bağlayan bir yaklaşım sergiliyor. Ekonomide gittikçe bozulan gelir dağılımı adaletsizliğini vurgulamaya çalışan bir genel başkan var. Partinin televizyonlardaki tartışmalara katılan bazı yetkilileri çok iyi, bir kısmı ise pasif.
Örnek verirsem; 6 Ocak 2025 akşamı TV100’de Erdoğan Aktaş’ın yönettiği Eşit Ağırlık programında TV100 yazarı Fuat Uğur şöyle dedi: Türkiye’nin başına gelenler Almanya’nın başına gelseydi, bugün Almanya olmazdı. Sonra devam etti: Alman emeklisi Almanya’da geçinemediği için Türkiye’ye geliyor.
Güler misin, ağlar mısın demeyeceğim; televizyonda bir tartışma var ve bu programı muhtemelen milyonlar izliyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı sessiz. Ersan Şen “Alman emeklisi Türkiye’ye tatile geliyor” diye araya girmese izleyicilerin bir kısmı Alman emeklisinin sefalet içinde olduğuna inanacak.
Ekonomik sorunlar konusunda CHP temsilcisi ne dedi dersiniz: “Gelir dağılımı dünyada da bozuk, biz bunu ağır yaşıyoruz.”
Bu ne demek? Sorun bizde değil dünyada. CHP temsilcisi bu sözü iki kez tekrarladı, yani vurguladı. Kanımca ‘Erdoğan’ın bu işte kabahati yok, AKP bu durumdan sorumlu değil’ demeye mi getirmeye çalıştı, bu bir soru işareti! Genel Başkan Yardımcısı ekledi: Üretim zinciri her yerde bozuldu. CHP ekonomi takımı Türkiye’yi dolaşıyor, rapor hazırlayacaklar. Kamuoyu ile paylaşacağız dedi.
Değerli okurlarım; ekonomi konusunda heyetin raporunu mu bekleyeceğiz? Gazetelerin ekonomi sayfalarını okuyan, TV’de ekonomi tartışmalarını izleyen herkes bir şeyler söyleyebilir. CHP açısından durum vahim, Özgür Özel’in tek başına her yere yetişmesi olası değil.
Polonez işçileri 172 gün direndi, tehditlere boyun eğmedi. Ürdünlü patron ne olduysa oldu, anlaşma yaptı. Yandaş basın “Bakanlık işçilerin sorununu çözdü” diye yazdı, İşçiler “sağolasın CHP” diyemedi.
Gelelim Öcalan konusuna; Öcalan konusunda “her şey açık şeffaf olsun, mecliste konuşulsun” yaklaşımı gerçeği yansıtıyor mu? Orta Doğu’da siyaset ne açık ne şeffaf. Her şey “gizli kapaklı” yürütülüyor. “Öcalan mecliste DEM Partisi grubunda konuşsun” diyen Devlet Bahçeli’nin dediği oluyor. Öcalan’la konuşan DEM Partisi heyeti tüm partilerin genel merkezinde neredeyse kapıda karşılanıyor. Bir anlamda karşılanan Öcalan’ın mesajı. Öcalan kendisi yok ama heyet onun adına meclisteki partilerle buluştu, konuştu. Ne mesaj verdi bilemiyoruz. Bu konuda en dik duran ve konuşmayacaklarını söyleyen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu oldu.
Bir programda yandaşlardan birisi “Suriye ile deniz münhasır anlaşması imzalanacak. O zaman Akdeniz Türk gölü olmaya yaklaşacak” dedi. Programı izleyen milyonlar “yaşasın Akdeniz bizim” diye sevinmişlerdir.
Muhalefet partileri şikâyette bile zayıf kalıyorlar.
“Ekonomini mahvederim” diyen Trump bile “Erdoğan’ı severim” diye konuşuyor, onu övüyor.
Dünyadaki gelişmeler Orta Doğu’ya nasıl yansıyacak, yani Suriye laik bir devlet mi cihatçı bir devlet mi olacak bilinmiyor. HTŞ yanlısı olmayanlara ne kadar hayat hakkı tanınacak, o da bilinmiyor.
Bu kadar bilinmez arasında Amerika da Rusya da Erdoğan’ı istiyor. Bunu bilmeyen kaldı mı?
Açık ve şeffaf durum bu…