Ben aslında vapura hep son dakika yetişirim. Neredeyse hiç erken gitmişliğim, beklemişliğim yoktur. Kaçırdığım da bir elin parmaklarını geçmez. Birkaç gün önce vapuru kıl payı kaçırdım.
‘Dur’ dedim her sabah önünden geçtiğim, ‘Anneler Kıraathanesi’nde bir çay içeyim.
Burası aslında bizim mahalledeki ilkokulun karşısında küçük bir çay ocağı, okul zili çaldıktan sonra okula çocuklarını bırakan annelerin istilasına uğruyor. Günün geri kalan zamanlarında tahmin edeceğiniz üzere elinde Sözcü Gazetesi olan emekli amcalar oturuyor.
Velhasıl kelam; boş masa yoktu, bir tabure çekip duvar kenarına çöktüm. Her masada tema farklı, konu aynı çocuklar konuşuluyor. Misal hemen yanımdaki masada hafif tiz sesli bir kadın dert yanıyor.
-Biraz hasta gibiyiz bir avuç ceviz koydum beslenmeye, umarım hoca kızmaz.
Diğeri belli ki sınıf annesi,
-Valla kızar en başından söyledi. Liste dışı hiçbir şey konulmayacak.
Üçüncü lafını bölüyor; ‘Olmazsa para toplayıp aylık olarak sınıfa ceviz alalım’ diyor.
O arada çay geliyor, ceviz olayı nereye bağlandı duyamıyorum. Başka bir kadının, ‘masa örtüsünden, tahta kalemine her şeyi biz aldık’ zaten diye söylendiğini duyuyorum.
Çayımı içerken her gün önünden geçtiğim okul gibi şehrin göbeğinde olmayan, Anadolu’nun kıyısında köşesinde kalmış okulları düşünüyorum.
Ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor, mutfaktaki yangın artık kontrol altına alınamaz boyutta, TÜİK verilerine göre her iki çocuktan biri yoksul ve yeterli beslenemiyor. Öğretmenler ‘çocukların canı çekmesin’ diye beslenme çantasına konulacak besinlere kısıtlama getiriyor. Çocuklar kantinlere artık tost almaya değil evden getirdiklerini ısıtmaya geliyor. (Bakınız Murat Ervin’in geçtiğimiz yıl yaptığı; ‘Öğrenciler danaya değil, tosta giriyor’ haberi)
Peki ama Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi ile okullara sıra örtüsü, kalem alınmıyorsa, çocuklara bir öğün yemek verilemiyorsa ne yapılıyor? (Diyeceksiniz ki gazeteci olan sizsiniz sorun. Sorduk güzel kardeşim cevap vermiyorlar)
***
Aslında deprem sonrası özellikle depremden zarar görmüş 11 ilde eğitim gören çocuklar için verilen mücadeleler sonuç vermiş, Milli Eğitim Bakanlığı okul öncesi ve yatılı okullarda 1 öğün ücretsiz yemek verme kararı almıştı. Karar, yarım dönem uygulanabildi. Bakanlık okulların açılmasına 3 gün kala yeni bir genelge göndererek yeni eğitim öğretim yılında deprem bölgesi dışında ücretsiz yemek uygulamasını kaldırdığını bildirildi.
Belli ki iktidarın süper kahramanı, muhalefetin ‘desteklemek gerekir’ dediği Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tasarruf ve kemer sıkma planı derken bunu kast ediyordu. Sanırım bakanların, vekillerin, bürokratların koca göbeklerini saran kemerlerde sıkılacak delik kalmadı.
Küçücük çocukların kemerlerini sıkıyorlar.
Çocuklar okula aç gidiyor, okuldan eve aç dönüyor. Bir anne çocuğunun beslenme çantasına bir avuç ceviz koyarken çekiniyor, onlar çoluğun çocuğun cebinden alıp zenginlerin cebine koymaya çekinmiyor. Öyle ki ‘Sınıfa ceviz alalım’ diyen annenin taktiğini, vergi vererek yıllardır uyguluyoruz. Çocuklarımızı değilse kimleri doyuruyoruz?
***
Bir sonraki vapuru kaçırmamak için çayımı hızlıca bitirip, ‘Anneler kıraathanesi’nden kalkarken burada oturmanın birçok anne için lüks olduğu aklıma geliyor. Bolca öfkeyle vapura doğru yürüyorum.