Önceki dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin çeşitli kademelerinde aktif görev alan yaklaşık 40 kişi, geçtiğimiz ay Gaziemir’de bir kahvaltıda buluştular. Enine boyuna memleketin halini konuştular.
Belki aralarında bir yerlere aday olmayı düşünen ve bu nedenle ‘aktif’ kalmaya çalışanlar da vardır; ki en doğal haklarıdır.
Nihayetinde toplantıdan, “Seçimler yaklaşıyor. Parti de iktidar olmaya çok yakın. Parti bu sürece hazır olmalı” fikri birliği ve “Danışma Kurulları toplanmalı” tavsiyesi çıktı.
Bu kahvaltıdan ötürü mü bilinmez, CHP İzmir İl Yönetimi de danışma kurullarını toplama kararı aldı. Muhtemelen bu ayın sonlarına doğru, ilçelerde kurullar toplanacak.
Şimdi sorun şu; tüzük gereği, danışma kurullarında herkes konuşamıyor. Aktif görevde olanların konuşma hakkı var.
Hatta il danışma kurulunda İl Başkanı, Belediye Başkanları, Milletvekillerinin uzun konuşmalarından; başka kimseye sıra gelmiyor. Maalesef; danışma kurulları, kimseye danışılamadan tamamlanıyor.
Önceki dönemlerde görev alanlar, yani ‘eski’ yöneticiler; kendilerince gördükleri aksaklıkları basına anlatsalar parti suçu!
Sosyal medyada yazsalar parti suçu!
Aktif bir görevleri olmadığı için, etkili hiç bir toplantıda da konuşamadıklarına göre…
Tüzük gereği, danışma kurullarında da konuşamazlarsa, nerede konuşacaklar?
Kaldı ki, CHP hiç olmadığı kadar iktidar olmaya yakınken, herkesin fikir, öneri ve enerjisine hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyarken; bu adamların söyleyeceklerinin hiç mi kıymeti yok?
Cumhuriyet Halk Partisi bu büyük kürsüyü kurmadan, iktidar yürüyüşündeki muhtemel sorunları nasıl çözecek?
Süreci tüm iyi niyetiyle ve geçmişe nazaran çok daha tecrübeli şekilde yürüten Başkan Deniz Yücel’e çağrım var. Gelin, bu danışma kurullarını tersten örgütleyin. Bu kez danışma kurullarında, aktif görevde olanlar en son konuşsun. Milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, yöneticiler; üyeleri dinlesin, notlar çıkarsın.
Aksi halde, Memleket Partisi’ne geçen eski CHP’lilerin eleştirileri haklı bir zemin bulmaz mı?