Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda ben burada bir şeyi açıklamak zorundayım; Suriye’de bugün 20’nin üzerinde Amerika’nın üssü var. Suriye’de Amerika’nın üslerinin ne işi var? Bu üslerle ne yapılıyor? 23 üs. Bütün bunları değerlendirmek gerekmiyor mu?” açıklaması yaptı.

Bahçeli ise “ABD Savunma Bakanlığı'nın açıklamasına göre SİHA'mız meşru müdafaa amacıyla düşürülmüş. ABD'nin Suriye'nin kuzeyinde ne işi vardır?” dedi.

Her iki açıklama ABD’ye, “Biz müdahale edince neden uyarıyorsun, gel birlikte müdahale edelim, dizayn edelim” demekten başka anlam taşımıyor. Çünkü Bahçeli konuşmasını, “ABD’nin yaptığı meşru müdafaadır da Türkiye'nin yaptığı nedir?”  sorusuyla tamamlıyor. Bölgeye müdahalede yer ve konum kazanmak üzere çırpınan bu açıklamalara başka bir açıdan bakalım.

Suriye’de veya Ortadoğu’da ABD’nin varlığını sorgulayacak kişiler, kurumlar, partiler samimilerse, gerçekten antiemperyalizmden söz edilecekse, önce dönüp kendi ülkelerinin emperyalizmle ilişkilerine bakması gerekmez mi?

Türkiye'nin bugün toplamda 16 noktasında ABD Silahlı Kuvvetleri'ne ait askeri üsleri, yine 15 farklı noktada ise NATO radarları vardır. Ayrıca 5 farklı noktada da ABD'nin füze ve nükleer bomba kontrol merkezleri konuşlanmıştır. İzmit, Balıkesir, Eskişehir, Konya, Ankara, Malatya ve Erzurum'da ise ABD'ye ait nükleer silah depoları yer alıyor. ABD'nin Türkiye'de bulunan en büyük askeri üssü İncirlik Hava Üssü'dür.*
Bir taraftan NATO’ya dair “bölgede en güvenilir ortak biziz” diyerek yaranacaksın, üsler ile emperyalizmin Ortadoğu’ya müdahalesine hizmet edeceksin sonra çıkıp “eyyy” diyerek antiemperyalist pozlar vereceksin! Yok öyle. Şimdi memleketim insanına sormak lazım, sadece diğer ülkelerde ABD’nin varlığı üzerine mi tartışacağız? Yoksa dönüp, “Bizim ülkemizde ne işleri var kardeşim!” de diyecek miyiz?

“Dış güçler” diye anılan İsrail, ABD, İngiltere ve diğer emperyalist ülkelerle ekonomik hacmimizin genişlemesini, bağlılığımızın artışını “bizim ülkemiz güçleniyor” süslemesiyle mi geçiştireceğiz?  “Ucuz iş gücü cenneti” diyerek “uluslararası sermaye” adı altında emperyalistlere, “bizim işçimiz ucuz, gelin siz de sömürün” denilerek peşkeş çekilmesine sessiz mi kalacağız? AKP ve MHP’ye muhalefet edecek her kişinin terörle, dış güçlerin kuklası olmakla suçlandığı bu dönemde, dönüp “önce ülke bağımsız olmalı, bu iktidar esas olarak bizi emperyalizme göbekten bağlıyor” demeyecek miyiz?

Yeri gelecek Rusya’nın yeri gelecek ABD’nin arabasına binen pragmatizme, emperyalizme hizmet aşkına diplomasi mi diyeceğiz? Ülkeyi maceracı dış politikaya kurban mı edeceğiz? Suriye’nin iç savaşa sürüklenmesine, Libya’nın ilhakına, Ukrayna’nın işgaline ortak olma günahını sırtımızdan atma zamanı gelmedi mi?

Antiemperyalist olmak demek, emperyalist güçlerin Karadeniz’de, Akdeniz’de, Ortadoğu ve Kafkasya’da açtıkları savaş bataklığına karşı çıkmak demektir. Başta İncirlik Üssü olmak üzere askeri üslerin kapatılması ve ABD askerlerinin ülkeden defedilmesi savunulmadan antiemperyalist olunamaz. Antiemperyalist olmak demek emperyalist savaş örgütü olan NATO’dan Türkiye’nin çıkmasını savunmak demektir. Yayılmacı, emperyalist hayallere karşı komşu ülkeler ve halklarla barış ve kardeşlik içinde yaşamı sonuna kadar savunmak demektir.

Ülkemizin yer altı ve yerüstü kaynaklarının emperyalistler ve iş birlikçileri tarafından talanına karşı dur demeden anti emperyalist olunmaz. Antiemperyalist olmak demek ülkemizin suyuna, toprağına ve geleceğine sahip çıkmak ve savunmak demektir. Kısacası, antiemperyalist olmak demek emperyalizme, ülkedeki kapitalist sisteme ve yürütücüsü AKP’ye karşı mücadele demektir.

Programında sermayenin çıkarlarını esas alan partilere karşı çıkmadan, ülkenin emperyalizmden kurtulması mümkün değildir!
Şimdi soralım sizce “dış güçlerin” kayığında kim var?

*https://tr.wikipedia.org/wiki/Amerika_Birle%C5%9Fik_Devletleri-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri#:~:text=Evet-,T%C3%BCrkiye'deki%20Amerikan%20%C3%BCsleri,n%C3%BCkleer%20bomba%20kontrol%20merkezleri%20konu%C5%9Flanm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.