7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından, 31 Mart 2024 yerel seçimleri iktidarın ‘meşruiyetini’ ikinci kez tartışmaya açtı.
CHP, beklentilerin çok üstünde bir seçim zaferiyle yeni bir dönemin kapısını araladı. Sonuçlar üzerine değerlendirmeler yapıldı, yapılıyor. Ancak süregelen tartışmalar genellikle kategorize edilerek devam ediyor. Neden/sonuç ilişkisi ya çokça ekonomiye ya da spesifik politik vakalara indirgeniyor. Tarihsellikten kopuk aktüel ile sınırlı değerlendirmeler de cabası!
Konuları kategorize etmek, süreci daha anlaşılır ve erişilebilir hale getirse de bazı olumsuz etkileri de doğurabilmektedir. Çünkü bu yaklaşım tarzı bir noktada değişkenliği, karmaşıklığı ve bağıntılılığı göz ardı etme eğilimine yol açarak konuların tam olarak anlaşılmamasına veya yanlış yorumlanmasına neden olabilmektedir.
Bu bağlamda kategoriler arasında var olan zorunlu bağımlılığın çoğu kez göz ardı edildiği görülür. Oysa toplumsal mücadele, toplumsal hayatın her parçasında ve çok çeşitli biçimlerde devam eder ve bu hareket toplumsal hayattan kişisel yaşam özelliklerine kadar birçok alanda farklı farklı görünüşlerle kendini gösterir. Bu farklı örüntülerin daha anlaşılır olması için toplumsal mücadele alanı, "ekonomik, siyasi ve ideolojik mücadele" biçiminde kategorize edilse de temel dinamikleri ve etki alanı açısından bu üç kategorinin birbirine sıkıca bağlı olduğu bilinir.
“Parmak sallayan ceberut iktidara, halk tarafından parmak sallanması” elbette kategorilerle derinleştirilmelidir. Ancak bu yapılırken, anlamlandırılmak istenen durum veyahut mesele; sınırları keskin hatlarla çizilerek daha da anlaşılmaz hale getirilmemeli veya tamamen saptırma riskine girilmemelidir. Örneğin, seçim sonuçlarını sadece Filistin meselesine, emeklilerin tepkisine veya ekonominin açmazlarına indirgemek realiteden feragat etmektir. Aynı şekilde muhalefetteki değişim rüzgarını da tek başına bir veri olarak kabul etmek meseleyi bütüncül açıdan ele alabilmek noktasında zafiyet oluşturacaktır.
Bu seçim sonuçlarında halk, Cumhur İttifakı’nın ekonomik, siyasi ve ideolojik alanda ortaya koyduğu platforma karşı sert biçimde tepki göstermiş ve gücün kendi elinde olduğunu manifest etmiştir. Erdoğan ve çevresi "Halk reisi istiyor ancak Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomik program tepki aldı" gibi değerlendirmeler yaparak siyasi pratiğini meşru bir zemine oturtmak istese de bu atılan tokat rejimin ekonomi politiğinedir! Gerçek budur ve birbirinden farklı ve ayrıksı olarak ele almak gerçekçi ve akla uygun değildir.