Rıza üretimi ve hegemonya alanı doğrudan değil dolaylı, açık değil örtük biçimde egemen kesim tarafından farklı biçimlerde işlenmiştir.
Ancak son yıllarda lider kültü, popülizm ve devlet mekanizması üçgeninde açık ve doğrudan ele alınmaktadır. Bölge illerinde kaymakam, komutan, komiser ile Cumhur İttifakı seçim çalışmaları sürdürürken; örneğin İstanbul’da tüm bakanlar ile sahaya “devlet” çıkmaktadır. Medya, kültür, yargı hangi alan olursa olsun açık, dişe diş bir mücadele sürdürülmektedir.
Görünürdeki kurumları ve kadrolarıyla devlet; siyasetin ardında sürekli işleyen sınıf mücadelelerinin bir zorunluluğu ile kendisini açık biçimde seçimlerin tarafı olarak sahaya sürmektedir. Eski MİT Başkanı Hakan Fidan’ın sahaya inmesi, muhalefetin çok ılımlı gördüğü Ali Yerlikaya’nın, Selçuk Bayraktar’ın ve uzay yolcusu Alper Gezeravcı’nın seçim çalışmasına katılması tam da bu nedenle şaşkınlık yaratmamalıdır. Çünkü Kurtlar Vadisi tandanslı komplo teorileriyle çizilen kutsal devlet manzarası ile kurtarıcı lider ve hayali düşmanlar ekseninde seçim çalışması uzun yıllardır sürdürülmektedir. Kurtlar Vadisi dizi müzikleri eşliğinde Hakan Fidan için yaratılan mistik ve kutsal örtü yerine “oy” isteyen bir devlet görüntüsü de bu dönemin olağan mahsullerindendir.
Mustafa Albayrak ve Rasim Ozan Kütahyalı gibi rejimin argümanları tarafından, “Ya şu şekilde hareket edilir ya da devlet tepenize çöker” minvalinde edilen tehditlerle birlikte oy istenmesi; kaybetme korkularının geldiği son noktaya işaret etmektedir. Yargı ne de olsa bu ikisine bağlıdır: İstanbul Belediyesi’ne de kayyum atanır, partiler de kapatılır. Milyonlarca insan gerekirse zincire vurulur. Her şey daha kötü olmasın diyorsak Cumhur İttifakı’nı desteklemek zorundayız! İktidar, korkuyla veya gönüllü olarak etrafında biriktirdiği bu tiplemelere; devletin tüm gücünün sahibi olduklarını hissettirerek aparat halinde bir tehdit mekanizmasına dönüştürmektedir. Bir garip “yenilemeyiz kutsallığı” ile açık biçimde tehdit etmektedirler. Cumhur İttifakı’nın devletin esas sahibi olduğu ifade edilerek, başka oy tercihleri düşman safları olarak ilan edilmektedir.
Her gün her gazetede yer alabilecek her ekonomik ya da siyasal konuya ilişkin olarak devlet nedir gibi devletin özüne dair tartışmaların ortaya çıkmasının bir nedeni de işte budur. Çünkü insanlar ve onların ihtiyaçlarından farklı bir ilahi güç olarak devlet kavramı geliştirilmekte; doğaüstü, tanrısal kaynaklı bir güç olduğuna ilişkin karmaşık bir öğreti inşa edilmektedir. Bir de üstüne üstlük devletin derini kutsanmakta, muhataplık aranmaktadır.
Milyonlarca insanı açlığa, sefalete ve geleceksizliğe mahkûm eden Cumhur İttifakı’nın bu güç zehirlenmesi ve tehditleri seçim sonuçlarını nasıl etkileyecek göreceğiz. “Yerel seçimde kişileri oylayacağız” zırvasını geçelim efendiler, biz tehditlere boyun eğecek miyiz? Yarın işte buna oy vereceğiz!