Bir ulusun inkârı, dil ve kültürünün baskı altına alınmasına dayanan resmî ideolojinin yıllar süren propagandasıyla milliyetçi, şoven kültür ayakta tutuldu.
Her seçim döneminde hatta her siyasi hamle sırasında ülkede bölünme fobisi hortlatıldı, işgal edilme kaygısı beslendi, seferberlik hali ile olağan üstü durum varmış gibi gösterilerek teyakkuzda kalınması öğütlendi.
İktidar mekanizmaları kendisine karşı olan herkesi “terörist”, “düşman” ilan ederek içerde toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdi. Resmi muhalefet partileri ise dönem dönem hatta sık sık iktidarın bu politikalarına deyim yerindeyse çanak tutarak arkasında sıralandı. Türk ve Kürt halkı arasına nifak tohumu eken politikalar ne yazık ki meşrulaştırıldı.
CHP Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal’ın, “Seçildiğimde belediyenin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” açıklaması da yeni dönem ekilmek istenen nifak tohumlarından. Özgür Özel Uşak'taki konuşmasında, “Burcu Başkandan da selam getirdim. Bu sırada Afyon’da konuşurken belediyenin kapılarını ardına kadar açacağız diye söylerken orada küçük bir sürçülisan oldu” açıklamasında bulundu. Özgür Özel “sürçülisan” ile Köksal’ın şoven çıkışını yumuşatmak istese de İBB Başkanı İmamoğlu, "Ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka bir parti bulacak" çıkışıyla daha köşeli bir tavır aldı. CHP’nin bildiri yayınlamasında ise İmamoğlu’nun tutumu belirleyici oldu.
Bedelli askerlik yapanlardan oy istemeyen Özgür Özel’in, Burcu Köksal çıkışını örtme çabası deyim yerindeyse eline yüzüne bulaştı. Politikayı ilkeleri ayaklar altına alacak esneklikte gören Özgür Özel’in “kimseyi küstürmeyelim” tutumu yerine, İmamoğlu’nun yaptığı köşeli çıkışın hem CHP üyeleri hem kamuoyu tarafından alkışlanmasının üzerinde durmak gerekiyor.
İmamoğlu ve Özel’in tavırlarında farklılık her ne kadar “liderlik” vasıfları üzerinden tartışılsa da esas olarak siyasette ilkenin olabilirliğine de işaret ediyor. Tarihsel resmî ideoloji ve iktidarın ürettiği ideolojik argümanların peşine takılmak gibi eskiyen pratikler yerine, geleceğe dair “yeni”, “ilkeli” sözlerin ifade edilmesinin de toplumda karşılığı olduğu görülmüştür.
8 milyonluk bir iradenin “terör” söylemiyle ablukaya alınmasına karşı atılacak her adım iktidarın pervasızlığının önüne geçecek duvarın harcı olacaktır. Elbette CHP veya İmamoğlu’nun resmî ideolojiden köklü bir kopuşu beklenmiyor ancak atılan küçük adımların, ortaya çıkan sonuçların öğreticiliği görülmelidir. Liderlik özellikleri ile politik netlik arasındaki bağ ise anlaşılmalıdır.
Son olarak Burcu Köksal’a öneri yaparak bitirelim. Ümit Özdağ’ın, “Zafer Partisi’ne katılma” çağrısını kabul etmelidir, ne demişler: Aynılar aynı yere!