Orhan Veli’nin:”
Neler yapmadık bu vatan için
Kimimiz öldük kimimiz nutuk söyledik..” dizelerini 19 Mayıs’a yaklaştığımız şu günlerde,gençliğin durumunu gördükçe pek sık söyler oldum.Aslında biz çok şanslı bir millettik 19 Mayıs tarihinde.Dünyanın tartışmasız en büyük liderlerinden Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde emperyalist güçlere karşı mücadelemizin ilk güçlü adımıydı 19 Mayıs.Yıllarca sürecek amansız mücadelemizde kızıyla ,erkeğiyle gençlik ;sabrını,gücünü ,yenilmezliğini tüm dünya uluslarına gösterdi.Sonra dediğim gibi ,biz çok şanslı millet olduk o zamanlarda;ama sadece o zamanlarda.Büyük zaferden sonra bir ülkenin ancak gençlik ordusunun omuzlarında yükseleceğine inanan Atatürk;hiçbir ulusta olmayan bir armağanı,öyle boş nutuklar da atmadan;gençliğe inanarak,güvenerek hediye etti.Peki ne oldu da 20.yüzyılın başlarında baş tacı edilen gençlik.21. yüzyılın başlarında sövüp sayılan ,gururu kırılan,hor görülen gençlik oldu?Ne oldu da savaş meydanlarında dişini,parmağını ,kolunu,bacağını …bu vatan için paramparça olarak toprağa karıştıran ve arkasından en acılı ağıtlarla gözyaşı dökülen o gençlik,bir uğursuz darbede tuvalette asılı olarak bulundu ya da yaşarken kayıp oldu, öldü? Ancak o gün, 19 Mayıs tarihinde atılan ne güçlü bir adımmış ki ve o adımın ne büyük koruyucuları varmış ki, Atatürk’ün dediği gibi yılmaz bekçiler hala karanlığa karşı mücadelesini sürdürüyorlar!
Epey bir yıl nutuklarla geçti Orhan Veli’nin dediği gibi.1950 ‘li yıllardan başlayarak doğayı, insanı, gençliği yok sayan, onlara zarar veren bu anlayışlar; yıllarca böyle, uğruna ölmeyi göze almayacak değerleri olmayan kişilerce nutuklarla örtülmeye çalışıldı. 12 Eylül davasında Kenan Evren'e yaşı büyütülerek 17 yaşında asılan Erdal Eren sorulduğunda:"Asmayalım da besleyelim mi?" demesi çok uzak bir tarih değildir. Yine o acımasız zihniyet, korktukları başlarına gelmesin diye yüzlerce gence işkence etmedi mi, onları sakat bırakmadı mı, onlarcasını idam etmedi mi? Bu ülkede tam bağımsızlık istediler diye Denizler asılmadı mı? Şimdilerde bile Attila İLHAN’ın şiirindeki ”O mahur beste çalar, müjganla biz ağlaşırız .”dizeleri çoğumuzu ağlatmıyor mu? Nutuk atanlar mı, Denizler mi yaşıyor kalplerde? Birilerinin iktidar hırslarından genç beyinleri yok edivermelerini, aman sen de deyip umursamıyor musunuz yoksa? Siz bu nutukları dinleyemeye alıştınız mı yoksa?
Nazım’ın Hikmet’in:
“— Delikanlım!.
İyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
Delikanlım!.
Sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha...” diyen ve "Delikanlım" diye haykıran şiirini hiç dilinden düşürmeyen ve şiirdeki delikanlının kendi olduğuna inanan Deniz gibi gençlerimizin belli ki zor atlatacağımız bu günlerden sonra, ulaşacakları gelecek asla böylesine kötü olmamalı: Gençlik nutuk atılan bir dünyada gerçeklerden uzak, hedeflerine ulaşamamış; kandırılmış, uyutulmuş, yok edilmiş de olmamalıdır.
Gerçekleri örtüp nutuk atanların aksine, bu ülkede gençler tam bağımsızlık istediler ve sonrasında öldüler. Ne acıdır ki Cumhuriyet sonrasında gelmiş geçmiş en nitelikli gençlik böyle köhne zihniyetlerin, nutuk atmaktan başka bir şey yapmayan örümcek beyinlilerin ağlarında yok oldular.
19 Mayıs geldi, bir güneş gibi doğmakta M. Kemal yine Samsun’dan. Unutturmaya çalışsalar da bilirim unutmazsın. Bak ne diyor hatırlıyor musun: Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.
O hazine çoktan tehlikeye girdi. Üzerinde çirkin ellerin gölgeleri var artık. Gençliğin var gücüyle ülkesine sahip çıkması gerekiyor. Gezi olaylarında fikrin canlanması gerekiyor. Ne yazık ki pırıl pırıl gençliğin yanında günümüzde üretmeyen, tüketen ve sorgulamayan bir gençlik de var.1980 öncesinde okuyan, sorgulayan, araştıran gençlikten, Surviver ‘la yatıp Surviver’la kalkan bir gençliğe sahip olmamızın altında en büyük pay sağ iktidarlarındır. Nutuk ata ata, o yapıştıkları koltukları, iktidar uğruna bırakmayan o zihniyet, hatırlayın Adnan Menderes Dönemi’nde de ağaların oylarını kapmak uğruna köy enstitülerinin kapanmasına sebep olmamış mıydı? Cumhuriyet’in, devrimlerin, nihayetinde gençliğin sağlam temellerini iktidar uğruna sağ partiler yıkmadılar mı? Şimdilerde soruyorum :”Hala mı nutuk atacaksınız? Bu kaçıncı 19 Mayıs, süslü püslü nutuklarla kutladığınız? Gençlik o emanete sahip çıkmak isterken, sizin köhnemiş, baskıcı zihniyetinizden darmadağın olmak üzere… Genç beyinlere imkân vermiyorsunuz. Dindar gençlik yetiştireceğiz, diyerek gençleri ayrıştırıyorsunuz. Onlara imkânlar sunmuyorsunuz, onları eğitemiyorsunuz. Binlerce üniversiteli genç işsiz, geleceğinden umutsuz. Genç öğretmenler maddi imkânsızlıklardan intihar ediyor bu ülkede. Bir genç hakkını savunsa, onu dinlemek yerine dövüyorsunuz, hatta öldürüyorsunuz, bir de nutuk atmayın bal gibi de unutturmaya çalışıyorsunuz. Neyi mi? Size tavsiyem beyler yandaş medyadaki nutuklarınıza bakınız… Ama bunun gibi onlarca örnek artık sizin nutuklarınızla örtülmüyor bilin istedim! Orhan Veli’nin dediği gibi siz nutuk atıyorsunuz,birileri ise ölüyor.En kötüsü de Atatürk’ün bu vatanı emanet ettiği gençlik ölüyor!Ölmeden dirilmeli artık.Hoş geldin 19 Mayıs!...