Gazetecilik kutsal bir meslek… Yıllarca toplumun siyasetine, kültürüne, eğitimine yol veren gazeteciler değil mi? Yalnız bu kutsal meslekte kalemini satmamak, diye bir şey de var. Satarsan tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemenin vicdan azabı yıllarca sürer bu meslekte. Bir de en güzeli şeffaf bir pencereden bakıp akşam yastığa başını rahat koymak…
Gazetecilik gönül işi… Bir cep telefonu kamerasıyla başlayıp gazeteciliği zirveye taşımak için elbette ki demirden bir yüreğe sahip olmak gerekiyor. Zamanla bu yürek insanları fethediyor ve bir hayli yüreğe ulaşıyor. İz Gazete’den bahsediyorum. Binlerce okurun kalbine inmiş ve beğenisi kazanmış bir gazetenin genel yayın yönetmeni bir gün gözaltına alınıyor, yayınlanan bir haberden dolayı.
Düşündüm; buna ne yazılır diye bulmaya çalıştım: Gazeteciler bu duruma ne yazabilir, her şey yasaklıyken? O yasak bu yasak. Mesela Kanada’da, Norveç’te gazeteciler neleri yazıyorlar acaba?! Ülkenin gündemi dahil ülkede olanları yazmak yasak mı bu ülkelerde? Biz ne yazacağız peki!
Genel yayın yönetmenimiz Ümit Kartal’ın üç günü: Geçtiğimiz perşembe gazetemiz genel yayın yönetmeni Ümit’i aradım, CHP’nin 36. Kurultayına katılmak için. Ben cumadan o cumartesi sabah Ankara’da olmak üzere anlaştık. Cuma akşamüstü Ümit’i yeniden aradım, eksik var mı diye. Ümit, 30 saniye sonra ‘abi, kapat, seni arayacağım’ dedi. Sesinde bir tuhaflık vardı. Yoğunlar, diye düşündüm. Yaklaşık on dakika sonra gazetenin haber sitesinde genel yayın yönetmenimiz gözaltında, haberini okudum.
Hemen kötü düşünmeden; Ümit, iyi gazetecidir, Ankara soğuk, Ümit’i vazgeçirmeyeceklerini anlamışlar. Oralarda hasta olmasın diye alıkoymuşlar. Oysa soğuktan en çok etkilenen bendim. Ne yapacaksın, adam genel yayın yönetmeni. Tabi ki onu düşüneceklerdir. Biraz üzüldüm. Buruk bir şekilde yola koyuldum. Kim bilir adam nasıl keyif çatıyor? Bense yollara düşmüşüm 576 km. yolu tepiyorum, kurultaya gitmek için. Genel yayın yönetmeni ne kadar şanslı! Bütün işi muhabirler yapar, kaymağı genel yayın yönetmeni yiyor.
Kafamda deli sorular. Ne yazılabilir? Seren Serengil, kıyamam üç gün mahpusluk yatacak. Ümit reçete yazıyor. Hem de Türk Tabipler Birliği ve Afrin ile ilgili… Dil sürçmüştür. Aferin Seren’e yazacakmış, dil sürçmesi olmuş.
Neyse Seren çıkınca Ümit’i de salıverdiler. Adam bir anda Seren’in sayesinde meşhur oldu. Çıkınca aradım. Konuşmasında duymadığım magazinsel kelimeler… Ne oluyor, diye düşünürken Seren geldi aklıma. Ümit o gün karar vermiş, gülen Türkiye‘yi yazacağım diye.
Gelmiş geçmiş olsun, anısı kalsın.