Bütün dünya bir futbol sahası ve kadın, erkek, LGBTİ+ herkes birer futbolcu ve şüphesiz ki en güzel gol henüz atılmamış olandır. Şimdi biraz o golden bahsedelim. Şekil olarak klasik bir futbol maçına benziyor aslında görüntü. İki farklı takım karşılıklı iki kaleyi koruyor. Fakat kalenin birisinde ekstra muhafızlar var ki kimi görünür, kimi görünmez. Bu kısım da günümüz endüstriyel futboluna benzer görünebilir ilk bakışta fakat yakından bakınca sahadaki kırmızılığın zeminin kendi rengi olmadığını ve görünür, görünmez ekstra muhafızlar tarafından korunan kaleden taraftaki takımın rakibe yaptığı tüm müdahalelerin sadece kural dışı değil, aynı zamanda tamamıyla insanlık dışı olduğunu görüyoruz. Zira bu takımın derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!
Maçın ilk yarısı bu adaletsizlikle sürüyor. İmtiyazlı takım zayıf zira tek tip oyunculardan kurulu ve hepsi de fizik kondisyon, teknik beceri ve taktik birikim yönünden patates vaziyette. Diğer kaleyi koruyan halkın takımı ise ismiyle müsemma, dışarıda kimi görüyorsanız herkes var o takımda ve herkesin becerikli yönü uzun yılların çabası ile geliştirilmiş. Adil bir oyunda açık ara favori bir takım görüyoruz. Tam da bu noktada başlıyor işte karşı takımın imtiyazları çünkü yine zorla ve başka türlü adaletsizliklerle gasp ve işgal ettiği bu sahanın, topun ve oyunun sahibi olduğunu kabul ettirmiş herkese. Ve bugün oynanmakta olan final maçına da bu adaletsizlik gücü ile gelebilmiş zaten. Halkın takımı ise yorgun, yaralı. Bu uzun maratonda ki bu maçın bir farkı da süresinin 90 dakika olmaması; her maçta tekme yiyerek geldi bugünlere, çok kayıp verdi. Bu sahanın zemini bugün tamamen kırmız oldu ise halkın takımı oyuncularının kadın, erkek, çoluk, çocuk, LGBTİ+ fark etmeksizin yediği darbelerin, yaşadığı kayıpların sonucudur. Maazallah günlük hayatta bunlara maruz kalınsa katliam, diktatörlük, faşizm falan denilebilirdi. Bu final maçı da işte bu şartlarda başlıyor. Halkın takımı ne zaman atağa kalksa imtiyazlı takımın tekmesine, ne zaman savunma yapıp topu kapsa hakemin yanlı faul düdüğüne maruz kalmakta. Fakat unuttukları bir şey var. Halkın takımı bu darbeleri çok yedi, bu kayıpları çok verdi bugünlere gelene kadar şimdi son maçta yiyeceği tekmelere pabuç bırakmaya niyeti yok. Sen halkın takımısın, gerekirse hakemi de o kaleye sokacaksın.
Hasılı öyle de oluyor. Finale gelene kadar yediği tekmelere ve uğradığı bunca adaletsizliğe bu maçın ilk yarısı boyunca da misliyle maruz kalmaya devam ediyor. Yediği gol, attığı ofsayt sayıldı. Her hücumu tekme ve dirsekle kesildi. Her savunmasına maçın düdüğü faul verdi. Ve beklenen oldu. Finale kadar onca kayıp ve adaletsizlikle gelen halkın takımı yine aynı yöntemlerin daha şiddetlisiyle köşeye sıkıştırılınca; siyah gözlü, beyaz sakallı evladının kedi metaforunu hatırladı ve bırakıp bu kurgulanmış adaletsizlik oyununu, atladı imtiyazlı takımın üzerine ve geçirip tırnaklarını yüzüne tırmaladı sahadaki yaşanmış tüm haksızlıkları o kan gölünde boğarcasına ilk yarının sonunda.
Ve şimdi görüntüler maçın ikinci yarısından…