Toprağın altında, üstünden daha çok hayat var. Gördüm. İçinizde ölü gömenleriniz olmuştur muhakkak. Kimi gömdünüz? İlkokulda aynı öğretmene aşık olduğunuz çocukluğunuzu mu? O çocukluğu her dayağı ile size zindan etmesine rağmen nasıl olup da onu sevdiğinizi, onu kaybedince anladığınız babanızı mı? Bu dünyayı sizin için yaşanılır kılan tek canlı dostunuzu mu? Yaşadığınız bu hayatı önce sizin için taşıyan, sonra bizzat sizi taşıyan; bunu size veren annenizi mi? Ne oldu sonra? Bembeyaz bir kefen kara toprağın altında kaybolup gitti mi? Geriye sadece soyut duygular, hatıralar ve hikayeler mi kaldı? Etten kemikten bir insanda vücut bulmuş bütün o hayat ve tarih bir beyaz kumaşın üzerine kendi ellerinizle attığınız toprağın altında kaybolup gitti mi? Ben de öyle olmadı.
***
Ben 97 yaşında bir tarihi gömdüm. Gömenler bilir, o mezarın içine önce ben girdim. Hiç de sert ya da soğuk hissettirmedi. Tamam, biraz serinlik vardı ama şu sıcağın altında patates, biber gibi kızarmaktansa hepiniz o serinliği yeğlerdiniz bir an için kendi sonunuzu görmekten bu kadar korkmasanız. Üstelik tek başınıza da değilsiniz orada, birazdan çok sevdiğiniz birinin sıcaklığını o serinlikle paylaşacaksınız. Korkacak bir şey yok. Bir gün de sizin bir seveniniz sizi bu Temmuz sıcaklarından kurtarıp o serin rahatlığa yatıracak. Hayatınızın en renkli zamanı başlayacak. Bana bunu bir solucan gösterdi. Tam bu serinliği gömdüğüm tarih ile ikimizin paylaştığını zannederken gördüm o solucanı. Ne kadar zamandır onu görmemi beklediğini bilmiyorum ama ne yanımdaki tarihe yabancıydı ne de benden kaçmak niyetindeydi. Hatta birkaç kere bana doğru yaklaşıp, açtığı deliğe doğru uzaklaşınca takip etmemi istediğine emin oldum.
***
Görmelisiniz, yeraltında hayat var. Yukarıda korktuğumuz tüm canlar sadece bize yaşam sunmakla kalmıyor, toprak altına uğurladıklarımıza da sahip çıkıyorlar. Yukarıda bizim yok ettiğimiz tüm yaşamı, tüm canları yeniden yeşertmeye çalışıyorlar. Solucanı, karıncası, faresi, sincabı; her birinin açtığı oyuktan yeni bir fidan yeşermiş, her fidan bize ayrı bir nimet olmuş, hasat olmuş. Görmeniz lazım; yeraltına uğurladığımız her bir can tohum olmuş, fidan olmuş da bizlere yeni yaşamlar sunmak üzere toprağa kök salmışlar.