Gazeteler pek sevilmez, doğrusu sevilmek için pek sebep de vermezler halka. Hepsi kendince belirlenen yayın politikaları ile yollar açar kendilerine medya mahallesinde. Yalnız bu mahalle biraz farklı, biraz arındırılmıştır, sterildir. Camına toz, ayağına taş değsin istemez de iktidar çamuruna düşmüşken bunun izi kalmayacak sanır. Bizim o çamur deryasıyla zaten işimiz yok, eyvallah. Biz o mahallenin bize gelmesini, halka inmesini beklerken onlar fildişi kulelerinin harcını bizim kanlarımızla kardılar. Penguenler ile, tütün belgeseli ile oyaladılar. Kendi mahallemizde çadır kurmamızı, yürümemizi, çocuklarımıza oyuncak götürmemizi, halay çekmemizi, tiyatro yapmamızı, şarkı söylememizi düşman gördüler de kendilerini okumasını, izlemesini bekledikleri mahallemize marjinal, militan, terörist dediler.
Bütün bunları zaten biliyoruz da neden hala o paçavraları mahallemize soktuğumuzu bilmiyoruz. Kendi mahallemizde “Kenar Mahalle Medyası” olmak değil bizim ihtiyacımız, kendi medyamızı kendi elimizle yaratmaktır yapacağımız. Çünkü bizim mahallede güneş farklı doğar. Günün ışıması aydınlatmaz bizim hayatımızı. Biz güneşimizi ellerimiz yana yana yükselttiğimizde aydınlarınız ancak. Zira herkesin günü, yüzünü güneşe döndüğü zaman doğar. Her gün yüzümüzü yeniden güneşe dönmeli, ellerimiz yansa da onu karanlığa inat yeniden doğurmalıyız mahallemize. Çamur da atılsa, balçıkla da sıvansa, taşlansa da ellerimiz bırakmayacağız güneşin ellerini. Bırakmayacağız ki karanlığa olan öfkemiz umut olsun güneşimize, ıslıkla yürüyelim kendi mahallemizde. Öldürüleceğimiz karanlıklar doğurduğumuz değil; bekçisi, muhtarı, aşağısı ve yukarısı olmayan bir mahallemiz olsun diye tutalım güneşin elini. Çok yaralandı, çok sakatlandı, ağır darbeler gördü, bombalar ile sakat bırakıldı oyuncak tutan elleri.
Güneş hepimiz ile ayaklanabilir o yüzden, o yaralı eli hepimiz tutmak zorundayız tutacağız ki yeniden ayaklansın, yükselsin o karanlığın üstüne ve tek yaktığı o karanlık olsun, yeniden güzelleşsin mahalle. Bunun için ihtiyaç var İz Gazete’ye; elimizi tutmak için birbirimizden haberdar olmak, tanışmak, “Derdim derdine ortak olsun”* demek zorundayız. O yüzden İz Gazete’ye ilk yazımı bu “zorunlu ihtiyaç” yazdırdı bana. Derdim derdine ortak olsun.
*”İstikrarlı Hayal Hakikattir” Gaye Su Akyol