Biz nasıl biliyoruz bu sözü, ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ diye değil mi?.. Teşkilat-ı Esasiye kanunundan bu yana Anayasa’da hep var olmuş bir anlayıştan söz ediyoruz. Atatürk ilkelerinin de temelini oluşturur ve Anayasa’nın 6. Maddesi bu cümle ile başlar. TBMM de devasa bir panoda yazılıdır, içinde milletin temsilcileri oturuyor ya!…
Ne var ki, demokrasiye dair her şeyin içinin boşaltıldığı tek adam döneminde, seçim, sandık ve millet iradesinin de içi boşaltıldı, hiçbir değeri, kıymeti harbiyesi kalmadı. Hakimiyet, artık milletin filan değil, parti devleti haline getirdiği güzelim ülkeyi artık kendi malı gibi gören tek adamın tekelinde!..
Son yerel seçimlerde büyük bir tokat yedi ya, kim takar millet iradesini!.. Öyle olmaz böyle olur diyerek başladı tek tek belediye başkanlarını görevden almaya, tutsak etmeye, ne olduğu bilinmeyen suçlamalarla yandaş yargı elinde oyuncak etmeye. Sandıkta alamıyorsan, el koyarsın anlayışı sorgusuz sualsiz hayata geçiriliyor. Hangi belediyeye ne zaman çökecekler, hangi başkan sabaha karşı derdest alınıp tutsak edilecek, hangi mesnetsiz suçlamalarla boğuşmak zorunda kalacak; bilinmiyor!.. Hali hazırda 12 milyon civarında seçmenin oyu gasp edilmiş durumda… Yargıyı teslim aldılar ya, orada işler ‘tıkırında’, ama hak savunucusu avukatlara bir türlü diş geçiremediler. 2. Baro dediler tutmadı, şimdi muhalif duruşlu Baro’lara çökmeye çalışıyorlar!.. Hep aynı mantık, seçimle alamıyorsan çökersin!..
Yerel seçimdeki başarıdan sonra hep şunu dedik, önümüzdeki genel seçimlerin sonucunu CHP’li yerel yönetimlerin başarı performansı belirleyecek. Bunu en iyi tek adam ve ekibi de biliyor. O nedenle mali kıskaca alıp hizmet veremez hale getirmek, yetmezse terör, yolsuzluk vs içi boş iddialarla belediyelerin içini boşaltıp hizmetlerini durdurup, ‘başarısız’ gösterecekler!.. Halk zarar görüyormuş, kimin umurunda…
Bu arada öyle ironik işler de dönüyor ki, terörle bağlantılı diye görevinden uzaklaştırılan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, terör bitsin diye oluşturulan heyette görev yapıyor. Bildiğin terör örgütü muamelesi çektikleri DEM, ‘barış görüşmeleri’ yapıyor. Böyle bir yaman çelişki olabilir mi?
Bu süreci başlatan MHP nedense işin içinde değil, ihale DEM’e verilmiş…Amaç bu süreçten iktidar istediği faydayı göremezse, suçu, sorumluluğu DEM’in üzerine atacak, ‘onlar yüzünden böyle oldu diyecek’ kendileri iyi niyetle çağrı yapmış gibi görünecek… Kürt oylarını alamazsa, Anayasa değişikliği için destek görmezse; ‘biz istedik ama onlar barış istemiyor’ mavalıyla yan çizecekler.
Bu iktidar elbet gidecek ama verdiği zarar açtığı yaralar nasıl, ne kadar sürede giderilecek?