Geçen hafta oyuncu ve müzisyen Halil Sezai’nin yaşlı bir vatandaşı darp ettiği görüntüleri üzüntüyle izledik. Sanatçı düşmanlarını ise bir nebze sevindirmişe benziyor ama konumuz bu değil. Sezai’nin yaşlı vatandaşı darp ederken “ezan mı okuyorsun?” sorusu muhafazakâr kesimde seküler şiddet yorumu getirilerek mağduriyet yaratıldı hemen. Sineğin yağını çıkararak mağduriyet çıkarabilen muhafazakarlar için zor olmasa gerek. 12 Mart’lardan, 12 Eylül’lere devrimci demokrat insanlar türlü baskı ve işkencelerden ufak bir mağduriyet çıkaramamaları belki de bugün bu ülkenin böyle olmasının sebeplerinden birisi olabilir.
Halil Sezai olayın ardından twitter hesabından bir açıklama paylaştı. Açıklama öncelikle şöyle başlıyor; “Olayı şöyle özetleyeyim de siz sonra yine linç edin.” Sosyal medyaya linç sözcüğü kuşkusuz son zamanlarda sık görülen bir kavram haline geldi. Linç sözcüğünün tanımı ise şöyle; “Birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi. Birden çok kişinin kendilerine göre suç olan bir davranışından dolayı herhangi bir kişiyi yargılamasız, taşla, sopayla vb. araçlarla döverek öldürmesi.” Sosyal medyadaki eleştirilerii –tehdit ve hakaretler eleştiri değildir bu arada- alt etmek için sık kullanılan linç kavramının maalesef içi boşaltılıyor. Linç nedir diye şöyle bir düşünürsek; 6-7 Eylül olayları, 4 Aralık 1945 Tan Gazetesi Baskını, biraz daha yakınlara gelirsek Eskişehir sokaklarında Ali İsmail Korkmaz’ın linç edilerek öldürülmesi, Samsun’da yaban domuzlarına yönelik linç girişimi, Barbaros Şansal’ın havaalanında uğradığı linç ve Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik kontrollü linç girişimlerinden bahsedebiliriz. Tanıl Bora’nın “Türkiye’nin Linç Rejimi” adlı araştırma kitabında Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın 2002-2013 yılları arasında raporladığı linç girişimlerinin listesini de görebilirsiniz.
Sosyal medyadaki linç için iletişimciler belki de yeni kavramlar üretebilirler. Çünkü az önce de bahsettiğim gibi linç daha çok bizde Şovenizm ile beslenmiş kitlelerin yarattığı bir tehdittir. Mevcut iktidar ve ortaklarının politikalarını en ufak biçimde eleştirilince altına Emniyet ve İçişleri Bakanının etiketlenmesi için bir sosyal medya linci diyebiliriz belki ama suçu ayan beyan ortada olan birisinin bu kavramı kendisi için kullanmasını samimi bulmuyorum. Mâlum günümüzde adalet sistemi sosyal medya tepkileriyle biraz daha hızlı işlerken insanların şikâyetlerini sosyal medya üzerinden gerçekleştirmeleri aynı şey diyemeyiz. Hani derler ya; “sapla samanı karıştırmamak lazım!” diye. Görüntüllerle aktarılmış bir olayın ardından “beni linç ediyorlar” demek için biraz art niyetli olmak gerekir. Muhtemelen olayın heyecanıyla yapılmış, talihsiz bir açıklama zaten.
Neden mi? “Hayvanlık ettim!” diyor. Az önce verdiğim linç örneklerinde belki dikkatinizi çekmiştir. Yaklaşık beş yıl önce Samsun’un bir ilçesinde şehre inen domuzu taşlarla linç etti bu millet. Hayvanlık ettim derken aklına o domuz mu geldi yoksa hayvanlarda linç etme bilinci olduğunu mu sanıyor anlayamadım. Üstelik bir hayvanın şehre inmenin linç edilmek için bir sebep olduğunu bildiğini sanmıyorum ama Halil Sezai hayvanlığının farkında olduğunu iddia ediyor.
Avukatı aracılığı ile yaptığı açıklamada da kendisini sosyal medyada eleştirenlerden çok olayı seküler şiddet olarak tanımlayan kesime odaklanarak o kesimin hassasiyetlerine özen gösterdiğini belirtmiş. Tutuklanması da tamamen iktidar kitlesinin gazını almaktan ibaret. Tutuklanması gerekir miydi? Veya gündemde olan ama tutuklanma gerektiren başka suçlular neden serbestler o başka bir yazının konusu. Yani sonuç olarak bizim lincimiz(!) linç sayılmamış, görüldüğü üzere Türkiye’nin linç rejimi biraz daha endişelendirmiş görünüyor. (Ben bu yazıyı yazdıktan hemen sonra Türk Tabipleri Birliği’nin hedef gösterilmesi ve Keçiören’de sağlık emekçilerine yönelik linç girişiminin gerçekleşmesi. Linç konusunda gerçek bir fikir verebilir.)
Bu arada hayvansever bir köşe yazarından cevap gelmiş; “Senin yaptığını hiçbir hayvan yapmaz Halil Sezai!” Ben de aslında bunu anlatmak istiyordum.