Son bir buçuk yıldır yaşadığımız pandemi, ülkenin içinde bulunduğu koşullar, iyi haber alma ihtiyacımız ve neşemize olan özlemimiz çoğumuzun ortak duygu ve beklentilerde buluştuğu konular… Bu kadar uzun ve yoğun yaşayınca da olan bitene duyarsız kalmak, yaşadıklarımıza üzülmemek pek de mümkün değil. Peki ya bunun dışında “hayli duyarlı” diye bir tanımımız varsa?
Geçtiğimiz haftalarda Epsilon Yayınevi’nin psikoloji serisinde “Hayli Duyarlı Kişi – Hassas Ruhlar için Kılavuz” adlı bir kitapla karşılaştım. Yüksek lisansını klinik psikoloji, doktorasını ise klinik derinlik psikolojisi alanında yapmış Elaine N. Aron’a aitti kitap. Aron, doktora sonrasında San Francisco’daki Carl G. Jung Enstitüsü’nde çalışmalarda bulunmuş.
Kendisini de “Hayli Duyarlı Kişi” yani bir HDK olarak tanımlayan Aron’a kulak verdiğimde ise Jung, Victor Frankl, Rilke gibi isimlerin de birer HDK olarak değerlendirildiği bir okuma yolculuğuna çıktım. Okurken kulağımda bir yandan Clarissa Estes’in “Sesini Geri Al” (Çev. Sema Demirkan) adlı şiirinin bir bölümü sürekli kendini hatırlatıyordu:
“Hassassın galiba biraz?
Hislerim yerli yerinde peki seninkiler nerede?”
HDK, tanımı yapılması biraz zor bir konu. Toplumları oluşturan kişilerin çoğunluğunun HDK olmadığını, her HDK’nin kendine özel duyarlılıklar geliştirdiğini, içinde yaşadığı topluma ve büyüdüğü aileye göre farklı tepkiler verebileceğini de düşünürsek net bir tanım yapmak ya da bu kişilerin tam olarak nasıl davranışlar sergilediğini söylemek epey zor görünüyor. Ancak kendinize yeterince baktıysanız, belli durumlardaki davranışlarınızı biliyorsanız basit bir test ölçeği ile bu kategoriye girip girmediğinizi rahatlıkla tespit edebiliyorsunuz. Estes’in şiirindeki gibi size “Hassassın galiba biraz?” diyenler de çoğunluktaysa ya da zaman zaman oluyorsa siz de HDK olabilirsiniz…
İşin güzel tarafı; toplumun geneli HDK davranışlarını pek takdir etmese de, bu özellikler zayıflık, güçsüzlük gibi görünse de bir HDK olmanın pek çok ve kişiye özel avantajı var. Ancak, bu konunun psikolojide Freud kadar konuşulmadığı, dolayısıyla pek bilinmediği ve bu grubun bir azınlık olduğu gerçeğini de göz önüne alırsak; dışarıdan gelen uyaranlara daha açık olan bu kişilerin kendilerini kabul etmeyip toplum ‘normal’lerinde olmaya çalışmaları da onlara birçok dezavantaj sunacaktır.
Bu kişiler kendilerini bilip, anlayıp, yaşadıklarını ve deneyimlerini yeniden tanımlayabilirlerse kendilerini daha iyi hissedecek, “iyileşecek” ve kendilerini ortaya koyduklarında daha rahat hissedip gerektiği yerde kabuklarına çekilmeyi bileceklerdir. Elaine N. Aron, bu kitapta farklı örneklerden ve en önemlisi kendi hayatından beslenerek bize HDK’ler hakkında bilgi, deneyim ve bu kişilerin ve bu kişilerle yaşayanların yaşamlarının kalitesini arttıracak öneriler paylaşmış.
Başka insanların ruh hallerinden kolaylıkla etkileniyorsanız, sık sık kendi kendinize kalma ihtiyacı duyuyorsanız, parlak ışıklar veya yüksek sesler sizi kolaylıkla rahatsız ediyorsa, açlık anında devam etmenizi güçleştiren tepkiler yaşıyorsanız, çocukluğunuzda çoğunlukla utangaç veya çekingen olarak etiketlendiyseniz – ve test ölçeğinde bunlardan fazlası var; siz bir HDK olabilirsiniz… Kim bilir belki de böyle birini tanıyorsunuzdur.
Kitabın çevirisini Özge Yılmaz yapmış. Ben kitabın Türkçeye kazandırılmasına çok sevindim. Çünkü hassasiyetlerin konuşulmasının ve çoğunluk tarafından görünmeyenlerin görünür olmasının, farklı bakış açılarının ve başkalarını anlayabilmenin bazı şeyleri değiştirebileceğini düşünüyorum. Toplumun hassas, zayıf ve güçsüz gördüğü kişilerin içinde belki de değişimin bir kıvılcımı yatıyordur, ne dersiniz?