Ekonomik olarak zor günlerden geçiyoruz. Yapısal değişikliklere gitmediğimiz sürece de bu zor günler devam edecek. Bununla birlikte ekonomik sıkıntılar hayatımızı ve geleceğimizi çok farklı alanlardan etkilemeye başladı ve bunun etkilerini yine kısa ve uzun vadede çok farklı açılardan deneyimleyeceğiz.
Kültür hayatımız da ekonomik sıkıntılardan etkileniyor. Kültür tüketicisi olmak kadar, mevcut koşullarda kültür üreticisi olmak da zorlaşıyor.
Türkiye Yayıncılar Birliği geçtiğimiz günlerde 2022 yılı için bir çağrı yayımladı: Kitap Dünyamızın Acil 2022 Çağrısı!
Kitap dünyası dediğimizde aklınıza sadece kitapçılar ve yayınevleri gelmesin; dağıtımcılardan perakende zincirlerine, e-ticaret firmasından matbaasına, lojistikten kütüphane, okul, üniversite ve medyaya uzanan geniş bir dünya burası. Üreteni tüketeni insan. Ve ortaya çıkardığı ürün kültür.
Kültür; bizi biyolojik insandan bilinci ve bilinçaltıyla hareket eden kültürel insana ulaştırır. Aleti yapan da kültürel insandır, yaşamı ve dünyayı anlamlandıran da. Konuşmamız, yazmanız kültürel faaliyetlerdir. Anlattığımız hikâyeler de öyledir. Bu hikâyeyi sadece öykü, roman ve filmlerle anlatmamız gerekmez. Oturuşumuzdan kalkışımıza, yiyip içtiklerimizden dünyaya nasıl davrandığımıza, gittiğimiz okullardan edindiğimiz mesleklere, çalıştığımız işten kendimize ayırdığımız zamanda yaptıklarımıza, birbirimizle ilişkilerimizden gelenek ve göreneklerimize, sanattan düşünce dünyamıza kadar pek çok somut ve soyut şey kültürel hayatın kapsamı altındadır. Kültürü insanlar meydana getirir. Kültürün devamlılığı ve kendi içinde çeşitlilik, gelişim ve dönüşümleri uygarlığın temelidir.
Okuma kültürümüz ise geçmişten geleceğe neyin parçası olduğumuzu anlamamızı sağlar. Farklı coğrafyaları tanımamızı, farklı yaşantılara konuk olmamızı, farklı hayat deneyimlerinden haberdar olmamızı sağlar. Aldığımız haz, bize yaşattığı aynılık-benzeşme-arınma (katarsis) duygusuyla iyileşmemizi sağlar. Duygularımızın tatminidir. Sağlıklı bireyler olmamızı, sağlıklı bireyler yetişmesini, sağlıklı bir topluma evrilmemizi sağlar. Uzun süredir kaybettiğimizi düşündüğüm bağlamı yakalamamıza vesile olur. Bağlam ilişkiler örgüsüdür. Düşünceler arasındaki uygunluğu yakalar, düşünceler arasında anlamsal bağlar kurar, neden-sonuç ilişkilerini ortaya doğru koymamızı sağlar. Çelişkileri çözmemize, hayatı anlayıp anlamlandırmamıza olanak tanır.
Kültür ve sanat hayatımızın tehlikeye girmesi bizim için olduğu kadar, gelecek nesiller için de son derece tehlikelidir. Türkiye Yayıncılar Birliği bu durumdan yola çıkarak hazırladığı acil çağrısında resmi kurumlardan taleplerini sıralıyor ve kültür tüketicileri arasında bir farkındalık oluşturmak istiyor. Sektörün kaliteli, özgür ve çeşitlilik içinde ilerleyebilmesi için yasa ve yönetmeliklerle yapılacak düzenlemelere ihtiyaç olduğunu söylüyor -ki listenin çok büyük bölümü bu yönde. Ayrıca kültür tüketicisi olanların da yapacaklarına da yer veriyor.
İklim krizine kadar uzanan listeden çıkarımlarıma kendi eklediklerimi de yazıyorum. Bizler kültür üretici ve tüketicileri insanlar olarak bu zor zamanlarda ne yapabiliriz?
Kitap okumak, sanat tüketicisi olmak, korsandan uzak durmak, kitabevlerinden alışveriş yapmak, kütüphanelerde zaman geçirmek, kitapla ve sanatla olan bağı korumak, kitap kampanyalarına destek vermek, kitap hediye etmek, okul ve kütüphanelere bağışlarda bulunmak, butik yayınevlerine destek vermek, kitabı ve sanatı yaşamın bir parçası haline getirmekten vazgeçmemek… Bu liste uzatılabilir. Ve herkesin kendi yaşam standardı ve bütçesi doğrultusunda yapabilecekleri olduğuna inanıyorum.
Kültür hayatımızın yok olması bizleri yok eder. Bu bilinçle ve bu zor koşullardan daha sağlıkla geçebilmek için kültür ve sanata sarılmanın yine tam zamanı…