Ekonomik krizle 2024 bitti, umutlar 2025’ e kaldı. Ancak; açıklanan veriler, şimdiden umudumuzu gölgeledi. Öyle görünüyor ki; 2025’de işsizliği, yoksulluğu, gelir adaletsizliğini, açlığı, barınma ve beslenme krizini konuşmaya devam edeceğiz.
Gerçek olan şu ki; toplam gelirin büyük bölümünü “küçük azınlık” alıyor.
Yoksulluğu körükleyen ciddi bir ‘’GELİR ADALETSİZLİĞİ’’ var. Yoksulluk; sosyal barışı bozarak demokrasinin birlikte yaşama ortamını “zehirliyor’’.
Oysa; demokratik, laik, sosyal devletin oturduğu zemin; küçük bir azınlığın mutluluğunun büyük bir çoğunluğun yoksulluğunun önüne geçmediği zemindir.
Akla gelen ilk soru; vergi kimden toplanıyor, kimlere harcanıyor?
Vergi yoksuldan toplanıyor, zengine harcanıyor. Her iki durum da adaletsizdir.
Nitelikli demokrasilerde vergi verme yükümlülüğünde olan vatandaş bu vergilerin nereye harcandığını sorma hakkına sahiptir.
ASGARİ ÜCRETE YÜZDE 30, VERGİLERE YÜZDE 44 ZAM; adaletsiz bir tabloyu anlatıyor.
Oysa; adil olmayan, vergiyi tabana yaymak, geliri ise tavana çıkarmak olmalıdır.
Evler soğuk, dolaplar boş
Ekonomik kriz nedeniyle her açıdan “zor’’ durumda olan yurttaşların sayısı çoğalıyor.
Resmi verilere göre; Türkiye’deki “yoksul’’ sayısı 11 milyon 457 bin kişiye çıktı.
Kirada oturanların oranı da yüzde 28’e yükseldi.
TÜİK’in verilerine göre; yoksulluk oranı arttı. Nüfusun yüzde 57’si tatil yapamıyor, yüzde 31’inin evinin çatısı akıyor, yüzde 40’ı da et tüketemiyor.
Kadınların yüzde 31.5’i, erkeklerin de yüzde 27.1’i, “yoksulluk ve sosyal dışlanmışlık riski’’ altında. Yaşlılarda bu oran 23.3.
Uygulanan ekonomi politikasıyla yüzde 20’lik “mutlu azınlık’’ dışında yoksullaşma artış eğilimini sürdürüyor. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklar “RİSK’’ altında.
Bu tabloyu gören Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl mesajında, “Refah kaybını telafi edip alım gücünü artıracağız. Bunun için sabır, metanet ve anlayış istiyoruz’’ dedi.
3 milyon genç, ne okuyor, ne çalışıyor
3 milyon genç ne okuyor, ne çalışıyor. Bunlara “EV GENCİ’’ deniliyor. Bu gençler “UMUTSUZ’’, yurt dışına gitmenin yolunu arıyor.
Bu rakam; DİSK’in “OECD Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü’’ rakamlarına dayanarak oluşturuldu. Bu gençler, “15-29 yaş grubunda, iş bulma umudunu ve cesaretini kaybeden gençler.”
Aileleri de “Büyüttük, okuttuk, ele muhtaç oldular’’ diyor.
Bu arada; 2025 yılı bütçesi gençlerin “DERTLERİNE DEVA’’ olma özelliğinden yoksundur.
Bütçe; vergiyi çalışanların sırtına yüklüyor, vergi adaletsizliğini, gelir adaletsizliğini özetliyor.
2025 yılı bütçesi; çalışanların, emeğin gelirini baskılıyor, buna karşılık faizi ve yeniden değerlendirme oranını artırıyor, enflasyonu da yükseltiyor.
Özetle; 2025 yılı bütçesi; üretimi, yatırımı, istihdamı, refahı öncelemeyen; faize, vergiye odaklanan, dar ve sabit gelirlilerin “DERDİNE DEVA’’ olmayan, yoksulu daha da yoksullaştıran bir bütçe özelliğini taşıyor.
SONUÇ OLARAK
Vatandaşın evi soğuk, dolabı boş. Türkiye; küresel gıda fiyatlarıyla ayrıştı. Dünyada gıda fiyatları yüzde 6.7, Türkiye’ de yüzde 43.6 oranında arttı.