Geçen akşam bizim mahallenin en güzel kızını istemeye geldiler. Bizim mahallenin en güzel kızlarından Hürriyet… Hiç gördünüz mü, tanır mısınız, bilmem! Çok güzeldir Hürriyet… Denizler gibi masmavi gözleri vardır; sonsuzluğu anımsatır; ırmak dalgası gibidir saçları, görsen deli gibi akar gidersin; tutamazlar. İnci gibidir dişleri; aydınlık her zaman güzeldir onu görünce; karanlık ise kötü! Güçlüdür, aynı zamanda da nazlıdır, incitmeye de gelmez.
Sözü uzatmayalım… Maalesef o gün Hürriyet’i isteme vakti gelip çatar, tüm mahalleli de bu anlamlı gecenin neticesini merak etmektedir. Ayrıca biricik Hürriyet’lerini de bu aileye, oğlanın kimi sözüne, kimi gözüne, kimi de kalbine bakarak ve oğlanın sözünü, gözünü ve kalbini hiç de beğenmeyerek, verme taraftarı değildirler. Üstelik Hürriyet de bunu istememektedir. İsteyenler türlü türlü oyunlarla Hürriyet’i almayı kafalarına koymuşlardır.
Şimdi soruyorum sizlere Hürriyet, istemiyorsa Hürriyet’i zorla mı verelim bu aileye? Hayırr, diye haykırışlarınızı duyar, gibiyim. Bizim mahallede Hürriyet ‘i neyse ki zorla alamadılar. Sizin mahallede durumlar nasıl? Tabi ki Hürriyetinizi elinizden almak isteyenler mutlaka var. Hürriyetinizi almak demek, ne kötü bir söz değil mi? İster bu anlattığım hikâyenin kahramanı Hürriyet, isterse ulusumuzun hürriyeti her ikisinin de birleştiği kavram bana çok büyük bir gururu yaşatıyor. Yıllarca savaşların, darbelerin acılarını çekmiş bir milletin bireyi olduğum için sadece ben değil, eminim hepimiz bu sözcüğü, Hürriyet’i, duyduğumuzda etkileniyoruz.
Bundandır, kızlarımıza Hürriyet adını vermemiz. Ancak bilerek veya bilmeyerek hürriyetinize sebep olmak isteyenler de olacaktır çevrenizde. Zorlayacaklardır, her yolu deneyeceklerdir. Sen istemesen de seni teslim olmaya zorlayacaklardır. Tam da şimdi bu anda Nazım’ın dediği gibi:“Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda mı?” demek gerek.
Üstelik biz bir insan olmasaydık, düşünmeyen bir elma olsaydık, diyecektim ki; “Elma elma olalı hiç böyle dişlenmek istediğini hatırlamıyor olmalı. Üstelik bu buna artık dişlenme de denmez, elmayı bir hamlede çöpüyle yutmak, demek gerekir” Yine de bütün bu olanlara karşılık bir insan olarak boğazınızda kalsın, diyemiyorum.
Çünkü ben insanım; dünyadaki her canlının yaşama hakkı olduğuna inanırım. Herkes eşittir bana göre. Irkı, dini, cinsi, siyasi görüşü ne olursa olsun herkes eşittir. Yani biz elma da değiliz üstelik çürük, sağlam diye ayırabileceğiniz. Anlıyoruz, yaşıyoruz, görüyoruz. Öyle canınızın istediği gibi dişleyemezsiniz de…
Ben terörist de değilim, FETÖ’cü de değilim… Çalmadım da, tecavüzcü de değim! Kadınları dövmedim; çocukları istismar etmedim! Yaşıyorum yuvarlanarak, kimsenin hakkını yemediğim için gurur duyarak! Bir elma da değilim, düşünüyorum çünkü. Doğruyu yanlışı görebiliyorum! Mustafa Kemal’in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni ve insanımızı seviyorum.
Hürriyetimi de kimseye vermiyorum; bizim mahalleli de vermiyor!
İşimiz, ekmeğimiz ve geleceğimiz için ‘Hayır’ diyoruz!