Genelde sanat özelde ise müziğin, toplumun ve toplumsal yaşam dinamiklerinin sorunlarını yansıtma/ması, görünür kılması, çözüme dair söz söylemesi gerekir mi gerekmez mi tartışması meselenin düşünürleri ve özneleri tarafından birkaç yüzyıldır tartışıladurur. Ancak tüm bu tartışmalardan ziyade herhangi bir sanatçının yaşadığı dönemde ya da kendinden önceki dönemlerde zuhur etmiş toplumsal olayların veya süreçlerin etkisi ile bir eser ortaya çıkarmış olması onu bu tartışmaların merkezine yerleştirmez. Çünkü sanat eserini ortaya çıkaran sanatçının toplumsal yaşamın bir paydaşı olması itibariyle tüm bunlardan etkinlenmesi ve üretim sürecine tümüyle ya da kısmen bu doğrultuda yön vermesinin doğal bir süreç oluşu kadar bunun aksi bir şekilde bireysel meramları ile üretimler yapması da bir o kadar doğal bir süreçtir.
Bu doğallığın en pirüpak hallerinden birini yaklaşık 30 yıldır kulaklarımızda taşıyoruz. ’91 yılında yayınlanan ilk albümü “Bir Yalnızlık Ezgisi” ile Hüsnü Arkan daha albüm kapağında bize doğru elinde gitarı ile yürürken anlatacağı çok şey olduğunu imliyor. Albüme kulak verdiğimizde ise o yıldan beri her jenerasyonun vazgeçilmezi haline gelen “Nereye Uçar Turnalar” şarkısında “işçi tulumu giymiş umut” derken kim bilir belki de ’91 Madenci Yürüyüşü’nü unutturmamaya çalışıyordur. Güneş perdelenmeye çalışılsa da dudaklarda gülümsenin eksilmemesi gerektiğini yine aynı şarkı ile öğütlüyor bize.
Derken aradan 2 yıl sonra ’93 yılında Arkanların Hüsnü’sünü müzik tarihimizin en lirik gruplarından biri olan Ezginin Günlüğü’nün “İstavrit” albümünde solist olarak kulaklarımızda ağırlıyoruz. Bu albümde ise yukarıda sözünü ettiğim gibi bize anlatacağı çok şey olan Arkan Sardunya’sında “Yol ver ezilmesin dünya, yol ver uçsun martılara” diyerek yine bir öğüdünü daha hafızalarımıza zerk edip beşeri ve müzik tarihimizdeki masalsılığını taçlandırıyor. Ezginin Günlüğü içindeki birçok tınısı ve sözlerini bu yazıda incelemek isterdim ama örnekler okyanusunu bu göz ile incelemeyi yazının okurlarına ve Arkan’ın güzide dinleyicilerine bırakıyorum.
Yine Arkan’ın başlıkta belirttiğim gibi hatırlayış ve hiç unutmayışına dair değinmek istediğim son bir şarkısı daha var. Sanatçının 2019 Ekim ayında yayınlanan teklisi “Hatırla” ise benim naçizane nazarımda bugüne kadar ürettiği eserlerin en apaçık olanıdır. Arkan ülkemizin toplumsal mücadeleler tarihinde en önemli yere sahip iki ismi (dinlemeyenler için söylemiş olayım: Denizler, Mahirler’den söz ediyor) açık açık zikredip onlara olan adeta vefa borcunu yaşamlarının ellerinden alınışından neredeyse 50 yıl sonra ödüyor. Ve bunu kulaklarımızda duyduğumuz o ilk günkü lirik halini hiç kaybetmeden yapıyor. İsimleri zikretmeden önce söylediklerinin altını çizmek isterim. “Bir daha olmayacak şeyler/ Yeniden olacak şeyler/ İyi ki olmuş şeyler…” Yaşanmış o güzel, toplumsal mücadeleler açısında dinamik ve dolu dolu yılların ve şeylerin bir efsane, bir masal olmadığının altını çizerek yeniden yaşanmasının güncelliğini vurgulaması, tüm bu yaşanmışlıkları zihinlerimizde bir ezgi ile canlı tutma çabasından başka nasıl okunur bilmiyorum.
Hasılı hayatımızda iyi ki bir Hüsnü Arkan gerçeği var. Hapşırdığını hiç görüp duymamış olsam da çok yaşasın ve biz de görelim.