Önce bağımsızlığın izini sürmek gerek. Sonra eşitliğin, özgürlüğün ve barışın.
Üstümüze yağan ahlaksızlığa inat kardeşliğin, bir arada yaşamanın ve dayanışmanın izini sürmek gerek.
Anadolu’yu bin bir çiçekli bir kır bahçesi gibi düşleyip; aydınlanma ateşi çevresinde halay kurmayı, şarkılar, türküler söyleyerek aşk içinde yaşamayı, ağacın, kuşun-suyun, açan çiçeğin ve sonra umudun izini sürmek gerek.
Yoksa acılar içinde kıvrana kıvrana yok olacağız.
Başını kaldıran işçinin, emekçinin, hakkını arayan sanat yaratıcısının, toprağına-ağacına sarılan köylünün, din simsarlığına, ırkçılığa direnen öğrencinin, her gün katledilen kadının, tecavüzlere uğrayan çocuklarımızın, enkaz altında can veren insanlığın, gerçeğin sesi olanın, dayatmalara başkaldıranın, yaşanılır bir ülke için vicdanlarını birleştirenlerin izini sürmek gerek.
Elinizde tuttuğunuz gazete; hayata ilk ışık saçtığı günden bugüne dayatmalara karşı gerçeğin, yasaklara-sansüre karşı hayır demenin, haksızlığa karşı direnmenin, umutsuzluğa karşı umudun, laikliği ayaklar altına almak isteyen gericiliğe karşı Cumhuriyet değerlerinin sesi-soluğu olarak var oldu.
Bu yüzden bir zeytin tanesi, bir üzüm salkımı, bir portakal ağacı, buğday tarlası, günebakan çiçekleri, denizin üstünde martı çığlıkları, sokaklarında mutlu kedi sesleri, çocukların gülen gözleri kadar değerli.
Şimdi yeni bir yaşını selamlarken; basın özgürlüğünün olmadığı, gazetecilerin yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar yüzünden tutuklandığı, işçi-emekçi haklarının din soslu bir cambazlıkla yok edildiği, bağımsızlığımızın ipotek altına alındığı, eğitimden-sağlığa, adaletten-hukuka eşitliğin iğdiş edildiği canım ülkemde İz’in başkaldıran sesini çoğaltıp iz sürmenin vaktidir.