Cumhuriyet Halk Partisi’nde kongreler süreci başlayacak.

İzmir basını bu kez gündeme erken girdi.

O ya da bu nedenle, ‘İzmir İl Başkanı kim olmalı / olacak?’ sorusu tartışılmaya başladı.

Tabii bu tartışmayı tetikleyen etkenler biri de, tarihi İstanbul seçimlerinde, bir İl Başkanı’nın neler yapabileceğinin görülmüş olması oldu.

Uzunca süredir İzmir’de, yurttaşlar, ‘İzmir’e de Canan Kaftancıoğlu gibi bir başkan yakışır’ı konuşuyor.

***

2017’nin sonlarına doğruydu…

İstanbul ve İzmir İl Başkanı adayları henüz netleşmişti.

İzmir’de, şimdi çok önemli makamlara gelmiş olan arkadaşlarımla o dönem yaptığımız sohbetlerde, sıkça, “İstanbul’a İstanbul gibi Başkan, yani Kaftancıoğlu olmalı. Kadın, gezi direnişçisi, aydın, İstanbul’da daha etkin olan sol gruplarla arası iyi, İstanbul’un en güçlü üçüncü partisi olan HDP seçmeninin sempati duyabileceği bir isim ve İstanbul nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Karadenizlilerin hemşerisi” demiştim.

“İzmir’e de İzmir gibi başkan lazım. O da Utku Gümrükçü. Örgütten geliyor. İzmirlilerin hassasiyetlerini de öfkeleneceği yerleri de çok iyi biliyor. Kitlesel mitinglere öncülük etmiş. Örgütçü yetenekleri kuvvetli. Atatürkçü damarı öne çıkıyor” diye de ekliyordum.

Yani İzmir’e deniz değil, kaptan lazımdı.

Tarih bizi haklı çıkardı diye düşünüyorum.

İl Kongresini kaybeden Utku Başkan, aradan bir yıl geçtikten sonra Belediye Başkanı oldu.

İl Başkanı seçilen Deniz Yücel ise, hem aday adaylığı döneminde çok kötü bir performans sergileyerek, geniş bir çevrenin güvenini/inancını kaybetti hem de kötü bir seçim kampanyasına sebep oldu.

İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş, İzmir’de Tunç Soyer’in rüzgârı olmasa, halkın birikmiş değişim özlemi olmasa; İzmir’de çok daha fazla ilçe kaybedilebilirdi.

Hatta Buca krizini doğru yönetemediği için, Buca adayı Erhan Kılıç’ın yıpratılmasına ön açtığı gibi; Bergama’nın kaybedilmesini engelleyecek hamleler yapamadı, Aliağa’nın kazanılması için seferberlik başlatamadı.

Adaylığını açıkladığı basın toplantısında, kendisinin örgütte emeği olmadığının sorulması üzerine, “Aday olmak için tüzükte emek diye bir kriter yok” şeklinde cevap vermişti. Tam da buna uygun bir dönem geçirdi.

Evet, tüzükte bu yazmıyor.

Tüzükte ‘mücadeleci olmalı, politik olmalı’ da yazmıyor.

Üzülerek söylüyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisinin İzmir İl Başkanı apolitik bir figür.

Ne İzmirlilerin ciğerini yakan orman yangınları ile ciddi çıkışları oldu, ne de tüm Türkiye’nin odaklandığı belediyelere atanan kayyumlarla ilgili.

Mangal partilerine katıldığı 24 Haziran seçimlerini de, aday adaylarını birbirine düşürdüğü 31 Mart seçimlerini de kötü yönettiği gibi, seçildiği günden bu yana hiçbir ciddi çıkışıyla gündem yaratamadı, karşı tarafın yarattığı gündemlerde İzmir’e ve partisine sahip çıkamadı.

Dönem dönem yazılı açıklama gönderiyor basına…

Basın toplantılarının bilgisi ise her basın kuruluşuna gitmiyor (Mesela biz, Deniz Yücel’in basın toplantısı yaptığını, diğer gazetelerden öğreniyoruz. Ne hikmetse!)

***

Hem İzmir’i hem de Türkiye’yi, politik atmosferin canlı olduğu, mücadelenin sertleşeceği bir dönem bekliyor.

Ancak Deniz Yücel’in 1 buçuk yıllık performansı İzmirlilere, bu fırtınalı günlerde mücadeleye kaptanlık edecek bir görüntü çizmiyor.

‘Kim İzmir İl Başkanı olur?’ sorusuna cevap vermek için çok erken.

Ama tahminimi net söyleyebilirim: Deniz Yücel bir daha İzmir İl Başkanı olamaz!

Takdir CHP delegelerinin.