Bu bir kumar mi bilmiyorum.
Bir adı var mı onu da bilmiyorum.
Ama biz bir keresinde yılbaşında oynamıştık ve çok keyif almıştık.
Herkese eşit miktarda kart dağıtılıyor.
Bir kişi hakem oluyor ve geriye sayım sayacını dilediği dakikadan başlatarak alarmı kuruyor.
Herkes elindeki kartlardan masaya atıyor.
Kimse alarmın ne zaman çalacağını bilmiyor.
Ama hakem de heyecan katmak için, bazen zamanı erkene kurduğuyla ilgili hareketler yaparak, oyuncuların erken davranmasına sebep oluyor; oyuna renk katıyor.
Alarm çaldığında masaya kart atmış olan son kişi masada biriken tüm kartları kazanıyor.
Sonra yeniden alarm kuruluyor.
İlerleyen bölümlerde artık bazılarının kartlarıbittiği için oyun dışı kalıyor, bazıları ise oyunun başındakinden çok daha fazla kartla oyuna devam ediyor.
Nihayetinde iki oyuncu kalıyor ve zaman yeniden kuruluyor.
Son oyuncunun elindeki son kart da bitince, oyunu diğeri kazanmış oluyor.
Kalabalık aile ortamında eğlenmek için keyifli bir oyundu.
Gelelim gerçek hayata…
Cumhuriyet Halk Partisi’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı sürecini başından beri yakından takip edenlerdenim.
Maalesef, ana muhalefet partisi CHP’de de hemen hemen tüm partilerde olduğu gibi, adaylar salt halkın ihtiyaçlarına, liyakata vs göre belirlenmiyor.
Özellikle belediyelerden aldığı ekonomik ve siyasi güçle partiyi dizayn etmek isteyen ‘koca koca’ kurtların olduğu bu siyasi arenada, maalesef oyun da bu ve benzeri gerçeklere göre oynanıyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için kimler yoktu ki oyunda…
Kimler kimler erken bitirdi kartlarını.
Hızlı başlayıp, oyun dışı kalanlar oldu.
Şimdi sona yaklaşılıyor ve heyecan da iyice artıyor.
Kaldı ki bu aile içerisinde oynanan eğlenceli bir yılbaşı gecesi oyunu falan da değil.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin elindeki en büyük kamu kuruluşunu, hangi ekibin yöneteceğinin belirleneceği ciddi bir iş.
Burayı 15 yıldır yöneten, buradan aldığı güçle CHP Genel Merkezi’ne de, milletvekili listelerine de, İlçe Belediye Başkanlarına da, hatta il ilçe kongrelerine de 15 yıldır şekil veren Kocaoğlu, 100 gün önce ‘aday değilim’ demesine, 24 Haziran sonrasında partisini TV’lerden açık açık ve sertçe eleştirmesine, yakın zamana kadar İYİ Parti ile kurulan ittifakı bile yerden yere vurmasına rağmen; dün ‘Ben yeniden adayım’ dedi.
Dün kartlar iyice döküldü.
Sonuçta bir kere 'ben adayım' denir, iki kere denmez.
Sonuçta bir kere istifa resti çekilir, iki kere çekilmez.
Elinde kart / koz kalmayınca rest çekme durumuna gelirsen, artık ya istifa etmen gerekir ya da durumu kabullenmen.
Elinde kart / koz kalmayınca ‘O zaman ben de adayım’ dersen, artık ya başka şekilde ya da başka yerden aday olman gerekir ya da durumu kabullenmen.
Bence hakem zamanlamayı kendi istediği şekilde yönetiyor.
Kartlar bir bir dökülüyor.
Bir çok güçlü oyuncu da heyecanına yenilip elindeki kartları tüketti.
Kocaoğlu ise ‘hakem’in zamanla ilgili oyununa geldi.
Şimdi hala elinde kartlarla oyuna devam edenler var ve geri sayım sayacı yeniden kuruldu.
Belli ki zamanı doğru tahmin eden, sabreden, soğukkanlı davranan ve elinde bolca kart biriktirenlerden biri kazanacak.
Kartı bitenler için de, oyuna devam edenler için de, şimdiden hayırlı olsun.
Bizim yılbaşında oynadığımız çok eğlenceliydi, bu biraz stresli.
Ama bizimkinden öğrendiğim şey şuydu: Hakem oyuncuların heyecanını gözlemliyor ve alarmı ona göre kuruyor. Hakem kimi isterse, çok büyük ihtimalle o kazanıyor.
Az kaldı, alarm çalacak…
Sukünette fayda var, İzmir için hayırlısı olacak.