Hızlı bir şekilde anlatmaya koyulursam; Osmanlı, Osmanlı Devleti olduktan beş nanosaniye sonrasında bu topraklarda kendisinden başka bir hanedanın, kendinden başka bir zenginlik erkinin var olmaması üzerinde beş yüz sene geçiriyor. Hatta İzmir özelinde, bu minvalde Katipzadelerin önden gidenlerinden Katipzade Mehmet Bey’in aşırı güçlendiği için öldürüldüğü anlatılır.
Böyle bir peşrevden sonra Cumhuriyet dönemine gelmek isterim. Cumhuriyet, Osmanlının bu “burjuva yaratmama” düsturunu anında kenara iterek kendi burjuvazisini yaratma gayretine düşer. Ve fakat organize bir burjuvazi gelişiminde olmayacak, Demokrat Parti ile birlikte başlayan popülist iktidarların devlet erkanı ile yakın ilişkilerin kurulması Türk burjuvazisinde gerçekleşir ve böylelikle yüz senelik “burjuvazi ne isterse onu yapalım” devri ülkede başlar.
Bu yönetim erki ile burjuvazinin yakın ilişkisinin halis göstergelerinden biri, zenginlerin sahip olduğu fabrikaların devlet eliyle daha kârlı kılınmaya çalışılmasıdır. Maliyetler yükselmesin diye liman şehirlerinde, limanlara yakın hatta devlet tarafından ayarlanan alt yapılara uygun şekilde kurulan özel sektör fabrikalarına, ucuz iş gücü sağlamak adına tarım yeteri kadar desteklenmez. Bile isteye, taşrada kurulmayan/kapatılan fabrikalar, Anadolu’nun içindeki hayat ile liman şehirlerindeki hayatı birbirinden farklılaştırmaya başlarken, şehirli hayatının güzelliği Demokrat Parti iktidarı ile birlikte propaganda edilmeye başlar.
Bu liman şehirlerinden birisi olan İzmir, böylelikle ilk göç dalgasını 1960’larda alacaktır. Bu göç genel olarak İzmir’in köylerinde yaşayanların şehre gelmesine ve şehirde o zamanlar bulunan emek yoğun sektörlerde özellikle birçok iplik/yün fabrikasında ucuz iş gücü olmalarına neden olur. Bu köylülere bir yer verilmediği gibi şehir de bu göç dalgasına hazırlanmamıştır. Böylelikle Altındağ, Samantepe, Ferahlı, İstiklal, Boğaziçi gibi gecekondu mahalleleri kurulur.
Demirel ve Erbakan’ın koalisyonunun yine zenginler daha çok kazanabilsin diye yarattığı göç dalgası yetmişlerin ortasında başlayarak, bu gecekondu mahallelerinin genişlemesine, özellikle iç Anadolu’dan gelen göçmenlerin Buca’nın tepelerinde yeni mahalleler kurmasına neden olacaktır. Yugoslavya ve Bulgar macirleri de kendilerine şehirlerin hisse tapulu arazilerinde yerler edinecek ve kendi evlerini yapacaklardır.
Üçüncü göç terör ve zorunlu iskân menşeilidir ve bu göç bilindik gecekondu mahallelerine Limontepe, Uzundere, Gediz gibi mahalleler bırakacaktır.
Bu İzmir’e bir nedenle gelen ve İzmir’in büyüsü nedeniyle haklı bir şekilde bir daha geri dönmeyi düşünmeyen insanlar plansız yapılaşma nedeniyle zor günler yaşarlar. Üstüne bir de 90’ların başında Özal’ın gecekondulara getirdiği imar afları, şehrin ve bu şirin gecekondularda yaşayan insanların mutluluğuna darbe vurur. Gecekondu mahalleleri artık deprem riskini göğüsleyemeyen, insanların şehri sevmesi konusunda engel oluşturan mahallelere dönüşür.
Ve AKP iktidarı gelip kentsel dönüşüm yapmaya heveslenir. Daha önce İzmir plansız yapılaşmayı Egekent ile, Evka 1 ile, Atakent ile çözmeyi denemiş ama İzmir’in nüfus artış hızına konut artış hızı yetişememiştir. AKP’nin kentsel dönüşümü ranta dayalı bir kentsel dönüşüm olduğundan dolayı, bir kaç senedir İzmir Belediyesi, kentsel dönüşümü gerçek amacına uygun yapmaya çalışmakta. Bir zamanlar mahallelerine gelmiş, iyi kötü yerini yurdunu sevmiş insanları, mahallelerinden etmeden, yerinde kentsel dönüşüme sokuyorlar. Daha önce Örnekköy’de gerçekleşen uygulama şimdi Uzundere’de yapılmakta ve yaklaşık bin 500 hane bir iki sene içinde yeni, depreme dayanıklı konutlarına sahip olacak. Bununla birlikte Ballıkuyu, Aktepe, Emrez, Güzeltepe gibi mahallelerde, yani rantın pek çıkmadığı mahallelerde de çalışmalar devam ediyor. Onbinlerce hane baştan yapılıyor.
Ankara’nın İzmir’i neredeyse yüz senedir mutsuz bir şehre çevirme gayretine yine İzmirliler, kendilerine artık “İzmirliler” diyenler mani olacak. Yetmezse bir kez daha deneyeceğiz bu şehri sevmeyi, evlerimizi birlikte yapacağız. Zira bu şehir ve insanını mutlu etmek çok güzel keyifli bir şey.