Dün Cumhuriyet Bayramı’ydı. Cumhuriyet’in kurumları sanki yerindeymiş gibi, dahası bu Cumhuriyet’e doğan çocuklar herkesle eşit hayalleri kurabiliyormuş gibi, terk edip gitmek istemiyorlarmış gibi şeyler yazıp söylemenin manası yok.

Yargının siyasileri yargılayabildiği bir yönetim sistemimiz yani artık bir Cumhuriyetimiz olmadığı için bundan bahsetmek yerine gelin ben size Cumhuriyet Meydanı’ndan, bu meydanın oluşturulmasında yaşanan heyecandan bahsedeyim.

18 Teşrinisani yani Kasım 1929 tarihli Anadolu Gazetesi’nde “Gazi Hazretlerinin heykeli resmi elbise ile olacak ve Zafer Abidesi de resimdeki şekilde yapılacaktır” diyerek şimdiki heykele çok benzer ama birebir olmayan bir eskiz paylaşılıyor. Gazete, dönemin Belediye Başkanı Ahmet Hulusi Alataş’ın, belediye azasından mimar Tahsin Sermet Bey’e telgraf çekerek heykeltraş Sinyor Kanonika ile görüşmesini ve neticeden malumat vermesini rica ettiğini söylüyor. Sinyor Kanonika, Taksim Heykeli’ni yapan heykeltraştır.

Heykelin yeri konusunda da tartışmalar olmuş. Önce Gazi Bulvarı’nın denizle birleştiği yere yapılması planlandıysa da sonrasında postane binasının hemen yanındaki bina istimlak edilerek yıkılacağı ve böylelikle birinci ve ikinci kordonların birleştirilip büyük bir meydanlığın vücut bulacağı belirtiliyor.

Gazete “İzmir’e dikilecek heykelin diğer yerlerde dikilenlerden daha mükemmel olmasına son derece imtina edileceğini” bildirerek İzmirlinin hayal dünyasını süslemeye davam ediyor “Gazi Hazretlerinin at üzerinde ve askeri elbise ile yapılacak ve sağ eli Ordular! Hedefiniz Akdeniz’dir! Emrini veren bir vaziyette yukarıya doğru kalkık bulunacaktır.”

Ayrıca Gazi Bulvarı’nın tam orta yerine İstiklal Harbi’nin önemli anlarını resmedecek Zafer Abidesi’nden de bahsediliyor. Türk ressamlar arasında bir yarışma başlatıldığını ve bir birinci belirlendiğini, bu abidenin Yenikale’den (Narlıdere’den) bile görenleri meraka düşüreceğinden bahsediliyor.

Daha sonrasında ekonomik buhranın iyice derinleşmesi neticesinde bu abide gözden çıkarılıyor. Gazetenin bu makalesinden bir sene sonrasında Sinyor Kanonike heykelin maketi ile İzmir’e gelir. Toplam üç yüz bin lira olarak öngörülen bütçe kırpılmaya çalışılır ve ancak 240 bin liraya kadar düşürülür. Dönem zordur, buhran vardır inşaat beklenildiği gibi gitmez. Cumhuriyet Meydanı’nın inşaatı ancak Behçet Uz’un çabaları ile 1932 yılında tamamlanır.

27 Temmuz 1932 Çarşamba günü saat 18:00’de Gazi Paşa’nın katılmadığı ama Başbakan İsmet İnönü’nün teşrif ettikleri açılışta Behçet Uz, İzmir halkı adına Gazi Paşa’ya bir telgraf çeker. Gazi de cevaben şu telgrafı atacaktır:

"Millî mücadele ve heyecanımızın timsali olan güzel İzmir'de heykelimin rekzi vesilesiyle muhterem İzmirlilerin hakkımda gösterdikleri kadirşinaslıktan ve asilane duygulardan pek müteheyyicim, muhterem İzmirlilere teşekkürlerimin selam ve sevgilerimin iblağını rica ederim."

Sonra Gazi Paşa’nın vücudunu ebediyete uğurladık. Onun kurduğu cumhuriyeti yaşatmaya bir süre devam ettik. Sonra İsmet Paşa’ya laf söylemek isteyenler Gazi Paşa’yı bir kült haline getirdiler. İçi boş, kof bir fikri onun mavi gözlerinin arkasına sakladılar. Ve bugün buradayız.

Dün Cumhuriyet Bayramı’ydı. Bunca olaylardan, bunca yıllardan sonra ne eski Cumhuriyeti ne de heyecanını bulmak çok zor. Ve hala bir şekilde gemisini yüzdürenler, Cumhuriyet sanki varmış gibi kutlamaya çalışıyor dahası kutlanılmasının engellenmesine kızıyor. Oysa kabul edip ona göre adım atmalı, bugün bir meydanımız var ama Cumhuriyetimiz yok.