Sorun, Göztepe’nin kötü değil ama eldeki olanaklarla daha iyi olabilirliği… Durum nedir, neler yapmak gerekiyor?
Bugün Göztepe’yi yazmayı düşünüyordum. Sosyal medyaya bakarken Göztepelilerin bir tepkisini fark ettim. Meğer Hıncal Uluç Sabah’taki köşesinde Göztepe’ye de bir kutu açmış.
NE YAPTIN HINCAL AĞABEY?
“Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü” der bir atasözümüz ama biz kutuyu açalım kötüyü söylemeyelim. Söylemeyelim de “Hıncal Ağabey”e de “Zavallı Göztepe”değinisi için bir çift söz edelim.
1) Evet, Göztepe açısından Gençlerbirliği maçı “tatsız bir şaka”ydı… Unutmak istenilen ve sadece ders çıkarmak için yararlanılacak bir doksan dakikaydı.
Üstündeki iki takım da; Trabzonspor da Kayserispor da yenilmiş… Sen yenersen üçüncülüğe çıkacaksın (Kim bilir belki de bu baskı Göztepe’yi sersemletti Gençler maçında).
Göztepe, Gençlerbirliği karşısında daha maçın başında talihsiz bir gol yedi (Böyle iki üç gol daha var yediği defans-kaleci anlaşmazlığından). Çalışmak, çok çalışmak gerek demek ki bu konuda.
Ancak Gençlerbirliği çabucak gol bulmasına karşın çok kötüydü, şaşırtacak kadar kötüydü hem de! Fakat o da ne; Gençlerbirliği’ne bu kez Traore bir can simidi uzattı! 28. dakikada hiç yeri yokken rakibine taban girince kırmızıyı yedi (Hem bu maç gitti hem de iki maç ceza alacağı alacağı için Göztepe önündeki iki önemli maçta en iyi oyuncularından birisi olan Traore’den yararlanamayacak)!
Gerisini söylemeye gerek yok, ikinci yarıda da dirilen ve coşan öyle bir Gençlerbirliği gördük ki Göztepe’yi sahadan sildi. Göztepe sezonun en kötüsüydü. Bu bir gerçek…
BİR MAÇLA REZİL DE OLUNMAZ VEZİR DE
2) Üstat Uluç, “Gençlerbirliği karşısındaki zavallı takım” dese, anlaşılırdı ve kimse de bir şey diyemezdi. Ancak, üstat Göztepe’nin başına “zavallı” sıfatını ekleyerek pot kırmış. Pot da kırmamış, çam devirmiş!
Nasıl mı? Anlatayım… Göztepe, PTT 1. Lig’den daha bu sezon Süper Lig’e çıktı. Sezon başındaki hedefi de “asansör” olmamak, lige tutunmak yani ligde kalmaktı. İlk yarı sonunda bu hedefinin çok üzerine çıkarak 30 puana ulaştı (Hedeflediği puan 20’ydi). İkinci yarının beş maçında işler istendiği gibi gitmedi; beş maçta üç beraberlik iki yenilgi geldi. Kendi sahasındaki Kayserispor ve Osmanlıspor maçlarını kazanmalıydı. Yine de 22.hafta itibarıyla sekizinci sırada ve beşinci Kayserispor’dan sadece iki, altıncı Sivasspor’dan sadece bir puan geride. Yedinci Trabzonspor ile de aynı puanda. Bu hafta da evinde altıncı sıradaki Sivasspor’la karşılaşacak ve yenerse iki puan önüne geçecek.
Bu satırların yazarı Göztepe için 7-13 arası ligi tamamlayabileceğini, bunun yeni kurulan ve 14 sezon sonra Süper Lig’de oynayan bir takım için büyük başarı olacağını yazdı. Camianın arzusu ve işlerin rast gitmesiyle 5’incilik yarışında da olabileceğini de ekledi. Ki, şu an için bu tablodan uzaklaşılmış değil. Kısacası Göztepe hiç de “zavallı” sıfatını hak edecek bir yerde değil.
BAŞKAN VE HOCA DAHA NE YAPSIN?
3) Jahoviç kalsaydı iyi olacaktı ama gitmek istedi, sadece para değil; uzun vadeli sözleşme talebi vardı ve istediği sözleşme takımdaki dengeleri de alt üst edebilirdi. Yerine gelen Demba Ba, daha iki maçta 120 dakika sahada kaldı. Trabzonspor karşısında 60’ta girdi oyuna, Osmanlıspor karşısında ise sahadaki en iyi ve yararlı dört Göztepeliden biriydi ve golünü de attı. Daha ne yapsın? Ona “korkuluk” demek çok yakışıksız olmuş. Demba Ba bu yakıştırmaya en güzel cevabı sahada verecektir.
4) “Tamer Hoca ne peki?” Şu üstat; Süper Lig’deki ilk deneyiminde toplama oyunculardan bir “takım” oluşturdu ve “ligin ilk yarısının en iyi teknik direktörü”unvanını şerefiyle ve hakkıyla aldı. Şu anda da ne şiş yanmış durumda ne de kebap! Takımın oynadığı futbolda bazı sorunlar var ama bu sorunlara karşın bu takım yine de ligin orta sıralarının üzerinde oynamaya konsantre. Daha ne olsun?
5) Evet, üstat; Göztepe’de nokta transferleri son derece alçakgönüllü bütçeyle Göztepe’nin çocuğu Başkan Sepil yapıyor. Beto, Traore, Kadu, Kosanoviç, Gouffran, Castro fena mı? Süper Lig’deki ilk sezonunda iki deneyimli isim; Selçuk ve Sabri fena mı?
GÖZTEPE’DE TRİBÜNDEN GÖRDÜĞÜM SIKINTILAR, ÖNERİLER
Biraz da bu vesileyle Göztepe’deki sıkıntılara ve çözümlerine dönelim…
Sorun, Göztepe’nin kötü değil ama eldeki olanaklarla daha iyi olabilirliği… Durum nedir, neler yapmak gerekiyor? Tamer Tuna ve yönetime birkaç önerim olacak…
1) Takımda bir gereksiz kart yeme alışkanlığı oluştu. Zorunlu olmayan durumlarda sertlikten ya da itiraz, vb. hareketlerden dolayı kart gören oyunculara bir ceza sistemi getirilmeli (Örneğin, son maçta hem Beto hem de Castro dördüncü sarı karttan forma giyemedi. Traore de şimdi iki maç cezalı. Traore’ye para cezası uygulanmalı). Her maç ya da iki-üç maç için total bir prim sistemi açıklanmalı.
2) Bir dahaki sezon için yapılacak transferlerde “garanti ücret” yerine “maç başı”ücret ya da yerine göre, adamına göre bunun karması uygulanmalı.
3) Tamer Hoca, verim alamadığı oyunculara dönük özel bir program uygulayarak takıma kazandırmalı. Yedekte kalan oyuncular için gerekirse hafta ortası U-21 takviyeli özel maçlar da ayarlanmalı. Scarione, Ghilas, Ömer, Ngado, Doğanay, Muhammed’den ligin neredeyse üçte ikisi bitiyor, hala doğru düzgün yararlanılamadı.
4) Maçın ve ikinci yarının ilk dakikaları ile her iki yarının son dakikaları için özel çalışmalar belli ki yeterli gelmemiş, daha da üzerinde durulmalı.
5) Kaleci-defans anlaşmazlığına ilişkin yenilen gollerin önüne geçmek için antrenmanlarda yapılması gerekenler vardır.
6) Defans ve defansın önündeki ön liberolar şut çekilmesine set çekmeli, bu hususta cansiparane karşı koyma çalışması yapılmalı. Ayrıca kademedeki sıkıntıyı çözmek gerekiyor. (BJK’li Atiba bu konuda çok iyi örnek, izletilmeli).
7) Göztepe’de bir sorun da şu: Selçuk ve Kosanoviç’le santrfora şişirilen, defansın arkasına atılan toplarla sonuca gitmeye çalışırken santrfora paralel koşu yapılmıyor, takım hücumda çoğalamıyor; bu da hücumda çoğu santrfor yalnız kaldığı için zaman topun ezilmesine yol açıyor. Gecikmeden topun gittiği adama en az iki paralel koşu ve hücumda çoğalma üzerine durulması şart. Sezon başındaki kanat organizasyonlarına da varyasyon zenginliği için dönmek gerek.
8) Tamer Hoca belli bir dizilişi ve sistemi oturtmaya çalıştı, bu normaldir. Ancak maçına, rakibine göre zaman zaman da olsa kadro ve dizilişe başvurması gerekir. Örneğin, kendi sahasındaki her maç yerine sadece zorlu maçlarda çift ön libero oynatmasını beklerim. Deplasmanda her zaman çift ön liberoyla oynasın, normaldir. Kendi evinde maça temkinli başlayıp 20 dakikayı kaybetmek yerine, takım kendi evinde “ısırarak” ve buna göre bir dizilişle neden başlamasın?
Odatv