Özellikle yaş sebze meyve ticareti yapan küçük esnafın hali şu sıralar perişan bir vaziyette. Masraf ve fire kalemlerinin rakamsal miktarı o kadar çok artı ki, kar marjlarını eski düzen oranlarından koyduklarından çoğu para kazanamaz duruma geldi. Şimdi sizlere birazcık bunlardan bahsedeceğim. Hatta bu sorunun cebinize ileride nasıl yansıyacağını da anlatmaya çalışacağım.
Öncelikle malın küçük esnaf için tedarik nok- talarına yani hallere gelinceye kadar üzerine binen maliyet unsurlarının aynısı bir de hallerden tezgaha gelinceye kadarki kısmında ekleniyor. Yani lojistik maliyet. Küçük bir esnafın halden tezgahına harcadığı akaryakıt miktarı günlük en az 500 lira civarında. Halde malını aldıktan sonra arabasına hamal ile sardırması en az 100 TL, tezgahında malını satarken koyduğu poşet 200 TL, çalışanı, yemeği , çayı, çorbası derken 500 TL , yani bir esnaf günlük hiç yapmıyorsa şu günkü şartlar altında masraf kalemine 1000 lira gibi bir miktarı gözü kapalı harcıyor. Bununla da bitse iyi elbette bitmiyor. TERAZİ...
Malların üzerine binen zam üstüne zam yemiş masraf miktarları binince haliyle etiketlerdeki rakamlar da artıyor. Rakamların artması alım gücü düşük olan tüketici için ne kadar kötü ise küçük esnaf için de o kadar kötü. En basitinden tezgahınızdaki pahalı malı alabilecek ekonomik sınıf çok az olduğu için az miktarlarda ürün satabiliyorsunuz. Küçük esnaf için; ne kadar az ürün satarsan o kadar az para kazanırsın lakin anlatmak istediğim bu değil. Anlatmak istediğim malın tartıldığı terazideki kayıplar.
İlk kayıp hallerde başlıyor. Kilogramı 20 liradan toptan aldığı 5 siyah plastik kasa 50 kilo fasulyeyi küçük esnaf 45 kilo olarak tezgahına koymak zorunda kalıyor. Neden mi? çünkü kasanın darası düşülmüyor. Sisteme de verilen ad ‘kasa yok, dara yok’ kasa yok dara yok unsuru yüzünden o esnaf 5 kilo 20 liradan sözde aldığı fasulye için 100 lirasını daha henüz malı alırken tek bir çeşit de kaybediyor. Haliyle bunu da çıkartabilmek için etikete 3-5 lira ekstradan yansıtmak zorunda kalıyor.
Bitti mi? ’’ ı, ııııı ’’ bitmedi.
Kasasına fazladan para ödediği malın üstü ile altı bir mi peki? Elbette değil. Üstü şişhane, altı pişhane... Ne sen sor ne ben söyleyeyim de söylemek lazım artık. Şu hallerdeki malların standartlarını birileri belirlesin BİR ZAHMET. Haldeki çoğu parseller getirttikleri mal yüklü kamyonlara ‘’tezgahlık’’ diye tabir ettikleri on numara beş yıldız malları ayrı bir yere koydurtur ve vitrinden sergilerler. Bizim küçük esnaf Mehmet amcaya da arkadan bozuk malı kaktırırlar. Kasanın neredeyse yarısı, tıpkı hallerdeki sistem gibi birbirinden habersiz. Peki kim ödüyor bunun faturasını?
Gelelim tezgaha, yarım kilo mal satıyor Mehmet amca 25 lira koydu 20 liraya aldığı fasulyeye ve 530 gr geliyor terazide ve utanıyor o 30 gramı çıkartmaya öylece veriyor müşterisine bir de azar işitiyor tabi ‘’altın tartar gibi tartıyorsun, bir haller oldu sana’’ diye. Bizim Mehmet amca sabahın köründe kalkıp malı tezgahına koyduğuna mı? Fazladan verdiği 30 gram fasulyenin yarım kiloda 75 kuruş tuttuğuna mı? Onun için harcadığı poşetin tanesinin 35 kuruş olduğuna mı? Halciler tarafından salak yerine konulup 100 lira fazladan verip, bozuk mal aldığına mı? Akşam eve giderken sağa sola borçlandığına mı? Yoksa yıllardır dürüstçe, emekle alışverişte bulunduğu müşterisinden yediği lafa mı yansın? Bu düzen böyle devam ederse küçükler ölür. Büyükler de tekel olur. Bizler de kul olur, pul pul harcanırız.
Vallahi de billahi de nasıl ve ne yapılaması gerektiğini çok iyi biliyorsunuz.. Bilmiyorsanız eğer BEN BİLİYORUM ARKADAŞ GELİN SORUN, koltuk, makam, para sizin olsun. Bir şey istemem şu milletin derdi son bulsun bana yeter.