Saatlerle derdim olduğunu bilir beni yakından tanıyanlar. Zamanla tortulaşan ve zamanla olan bir dert yani. Geç kalmakla ilgili, erken gitmekle ilgili, zamansız konuşmalarla ilgili bir ıstırap bu ayrıca. Bu nedenle, savruk bulanlar olmuştur beni… Bazılarınız özensiz, bazılarınız sarsak demiştir içinden. Alaycı diyenler de vardır elbet. Ama inanın bu zamanla olan derdimi çözmek için çokça yol denedim bugüne kadar. Kişisel gelişim için yaptığım okumalar, yakınlarımdan geri bildirim almalar, uzman kişilerle profesyonel görüşmeler yaparak aşmaya çalıştım hep bunu. Sembolik olarak da doğum günleri, sevgililer günü, yıl dönümü gibi özel günlerde saat hediye etmişliğim ve hediye almışlığım çoktur. Ama içlerinde bir tanesi var ki biten her önemli köşe başı ilişkiden sonra karşıma çıkıp duruyor!

Evet! Yine aynı meşhur saatten bahsediyorum. "Sana hep güzel zamanları göstersin" notu ile hediye aldığım bor saat bu son kalp kırıklığımın ardından yine çıkıverdi karşıma.

***

İlişkiler; karşılıklı duygu değişimin ve alış/verişinin yanı sıra, eşyaların, evlerin, yani maddesel şeylerin de yer değiştirmesi ve paylaşılmasıdır aynı zamanda. Zamanla her şey iç içe geçer. İşin içinde coşku da varsa bu iç içe geçişler iyice karmaşıklaşır, bir yün yumağına döner. Kedinin oynadığı yün yumağı!

Biten bir birlikteliğin ardından, bende kalan eşyaları şimdiye kadar hep kargoladım. Bende maddesel bir şeyi kalmasına tahammül edemedim çünkü gidenin ardından. Çünkü kalbimde, ruhumda, ciğerlerimde bıraktıkları izler ile baş etmek bile mümkün olmadı çoğu zaman. Hal böyleyken bir de ona ait bir aksesuar, bir kazak ya da yıllar sonra ortaya çıkan bir kitap da beni yaralasın istemedim hiç. Yine öyle yaptım. Ama bilin bakalım ne oldu?

Onca yer değiştirmiş eşya ve duygunun ardından ona ait ne varsa kurtulduğum veya kurtulmaya çalıştığım şeyin ardından bugün ondan gelen kargodan o meşhur saat çıktı yine! Onda unuttuğum ve yıllardır beni bir gölge gibi takip eden bir hediye saat. Zamanın yenilgisini gösteren bir saat!

Bu saati hediye eden kişinin söylediği gibi bana yine güzel bir zamanı göstermek üzere hayatın trajik ve kurgulu bir oyunu gibi yine bana geldi saat. Bumerang!

***

Belki de ayrılıklar da hayatta güzel zamanlara işaret ediyordur diye gülümsedim acı acı 47 yaşın verdiği olgunluk ve metanetle! Şimdi ne mi yapacağım? Saati tekrar tamirden geçirip belki kordonunu değiştirip bu döngüsel kurguyla beraber yaşamayı öğreneceğim. Eski zamanlardan öğrenmiş çok şeyi olan bir saatim olacak yani!

Yıllardır bana söylenen o meşhur cümle de anlamını bulmuş oluyor böylece: Akışına bırak!

***

Bir süredir profesyonel, özel, ailevi ve kişisel sağlık problemleri nedeniyle ara verdiğim yazılarıma ve siz okurlara geri dönmem için bir motivasyon yaratmış olması bile tek başına çok anlamlı yani bu saatin!

Hoş buldum Ey Dünya! Hoş buldum Sevgili Okur! Akışına bıraktığım hayat, bana öz değerimi hep hatırlatacak bundan sonra.

Kendime not gibi yazdım aslında bunları ama siz yabancı değilsiniz. Paylaşmak çoğaltır ne olsa!

*Heidegger

Not: Çok önemliydi bu yazı benim için. Adeta kendimin ‘’İkinci Yeni’’si başlıyor gibi. Önemli ve büyük dönüşümlerin ardından, yeni bir başlangıç öncesi, ön okuma yapması için yüreğini, ruhunu çok sevdiğim arkadaşlarıma gönderdim bu yazıyı. Gelen geri bildirimlerden biri bu yazının başlığı oldu!
Can dostum Eren Aysan’a teşekkür ediyorum.