*Gülü çiğdemi filan bırak

Sardunyayı karidesi filan bırak

Acıyı ve ölümleri bırak

Oy pusulalarını ve seçimleri bırak

Evet

Seçimleri özellikle bırak

Çünkü açlık çoğunluktadır…

Geçtiğimiz hafta aynı başlıklı yazımda, sandık güvenliğine dair son beş yılda yaşadığımız vakalarından örnekler vermiş ve ‘ne değişti?’ diye sormuştum. Kaldığımız yerden devam edelim.

….Diyeceksiniz ki ‘muhalefet aynı muhalefet değil’

Ara verdiğimiz bir hafta size muhalefetin hiç değişmediğini göstermem için oldukça fazla done verdi. Ben sadece birkaç tanesini hatırlatayım. 

Seçim tarihi netleşti 14 Mayıs’ta sandığa gidilecek. Aklılarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aday olamayacağına dair şüpheler var (Hukuken yok ama siyaseten var) Adalet Bakanı, YSK Başkanı konuya ilişkin, ‘Erdoğan’ın adaylığına ilişkin hukuki bir sıkıntı yok’ diye açıklamalarda bulundu. Normal şartlar altında (Yani muhalefet sizin dediğiniz gibi değişmiş olsa) Altılı Masa’nın aday adayları arasında en çok adı geçen muhalefet liderinin bu konunun üzerine gitmesini beklersiniz. 

Ama CHP lideri Kılıçdaroğlu üzerine gitmek yerine, ‘Diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK). O üyeleri atayan kim Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek? İtiraz edeceğin hiçbir yer yok. Anayasa Mahkemesi bile bakmıyor bu karara. Hatırlarsanız İstanbul seçimlerinde aynı zarfın içerisine dört oy pusulası koyuyorsunuz. Efendim üçü doğru biri yanlış. ‘Talimat geldi de onun için yaptılar’ dedi. Gelen tepkiler üzerine YSK’ya güvenmediğini sandık güvenliği ile ilgili çalışmalar yaptıklarını söyledi. Sandık güvenliği ile ilgili çalışmanın ne olduğu hala soru işareti. Ardından Altılı Masa sandık güvenliği ve aday gündemi ile toplandı. Erdoğan’ın hukuksuz adaylığına ilişkin, ‘Hukuksuz ama, biz kendimize güveniyoruz. Hodri meydan‘ minvalinde bir açıklama yapıldı.

Açıkçası bana bu muhalefet, 2017 Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu sonrası sokağa dökülen halkı ‘sağduyuya’ çağıran muhalefetten çok farklı görünmedi.

Nihayetinde baştan Erdoğan’ın adaylığına karşı gösterilmeyen tepki, seçim sürecinde yaşanacak, her türlü hukuksuzluğu daha en başından sineye çekmek değil mi?

***
 

Bir bozguncu gibi ‘tek umudunuz olan seçim’ fikrini size zehir etmek gibi bir niyetim yok ama yanlış kapıları çalıp doğru kişilerin kapıyı açmasını beklemek ne kadar doğru?

Sistemin daimi bekçisi ‘Ana muhalefet lideri’ bile yargı ve YSK gibi devlet mekanizmalarına güvenmezken biz niye güvenelim?

***

Güvenmeyelim! 

Çünkü sandık güvenliği sandıkların başında saatlerce oturmakla son oy pusulası sandıktan çıkıncaya kadar beklemek olmuyor.

Çünkü sandıkta yarışmayanı sandıkta yenemezsin!

Çünkü seçim bilinenin aksine bir günde yapılmıyor. Elinde devletin sopasıyla üzerinize gelenlerin üzerine yürümediğiniz sürece, hiçbir sandık güvende değil. (Bakın Schneider işçilerine grev sandığında ‘evet’ demelerine rağmen grev erteleme kararı ile fiilen yasaklandı. Ama geri adım atmadılar, greve sahip çıktılar ve kazandılar.)

***

Sonuç olarak başta dizelerine yer verdiğim Turgut Uyar* şiirinde dediği gibi, açlık çoğunluk iken mesele oy pusulası değil.

‘TEK UMUDUMUZ’ verdiğimiz oyun çıkıp çıkmayacağına emin olmadığımız sandık hiç değil.