Ülkede yolsuzluk, yoksulluk ve kriz her geçen gün derinleştikçe şüphesiz ki merkez siyasetin gündeminde seçim heyecanı da aynı ölçüde artıyor. Israrla içine çekilmeye çalışıldığımız iki kutuplu siyasetin iktidar tarafı erken seçim yok dese de, bir seçim ve o seçimin olası sonuçları üzerine gün geçtikçe yitirdikleri halk desteğinin çaresizliğiyle son bir gayret gösterip kimi önlemler almaya çalışıyor. Muhalefet kısmında ise ısrarlı erken seçim çağrılarının yanı sıra elde edilebilecek muhtemel bir seçim zaferinin ışıltısından sebep adaylık tartışmaları çok net ifade edilmese de özellikle tabanda herkesin aklını kurcalıyor. İşin ucunda memleketin en tepesinde duran bir koltuk olunca haliyle kimilerinin kanı kaynıyor, işin talipleri ve siyaseten içinde bulundukları çevreler açıktan bir şeyler söylemese de zaman zaman niyetlerini belli ediyor. Bu iki kutuplu siyasetin sağına soluna eklemlenip seçimde en tepedeki koltuk olmasa da meclisten paylarına düşeni almak için çabalayanlar da yok değil. Örneğin bugün AKP’nin karşısında görünen ama düne kadar yapıp edilen her işin altına AKP ile birlikte birer AKP’li olarak imza atan Davutoğlu ve Babacan seçim yaklaştıkça kendilerini meclise atacak formüller arasında en garanti olanı aramaya devam ediyor. Yani aslında iktidardan arta kalan ve güya yeni olan siyasetlerini bugün alternatif olarak görmemizi istiyorlar bizlerden. Bir de muhalefet artıkları var ki onların durumu daha da vahim. Sürekli garip videolarla internet üzerinde boy gösteren Sarıgül ve Cumhurbaşkanlığı aşkıyla dağları delen İnce. Bunların ne yapacağını kestirmek şüphesiz ki bu seçim özelinde Davutoğlu ve Babacan’ın hamlelerini tahmin etmekten çok daha güç. CHP’nin eli muhalefetin oy oranları anlamında en büyüğü olması nedeniyle diğer herkese göre çok daha rahat. Kim ne derse desin CHP’nin adaylık konusunda atacağı adımların seçim sonuçları üzerinde önemli bir etkisi de olacak. İyi Parti ise Millet ve Cumhur ittifaklarını oluşturan partiler içerisinde gücünün ve yerinin en fazla farkında olan taraf olarak seçimin tüm olası sonuçlarında yapıp edeceğinden hayli emin olmanın rahatlığıyla siyaset içerisinde yer almaya devam ediyor. Siyasetin merkezinde hal böyle. Peki ya diğerleri.
Bir dönem ciddi bir güç toplayarak, yürütülen onca tartışmaya rağmen meclise önemli bir oy ile giren ve artık emanet ya da değil memleketin her tarafından ve farklı kesimlerinden kendisine destek bulabilen HDP, seçim sonuçları üzerinde hiç şüphe yok ki yine etkili olacaktır. Siyaseten karşı karşıya kaldıkları baskıyı bir şekilde üzerinden atma ve yeni koşullarda da aynı gücüyle var olabilme yeteneğine sahip olduğunu da düşünürsek, HDP’nin bu seçimde de meclise güçlü bir şekilde girmesinin önünde herhangi bir engel olmayacaktır. Hemen her seçim dönemi özellikle sosyal demokrat çevreler içerisinde vücut bulan “HDP meclise girince AKP ile uzlaşır” iddiasını defalarca boşa çıkartarak AKP karşıtlığı konusunda rüştünü ispat eden bir parti olarak HDP, yeni dönem meclisinde iki kutuplu merkez siyasetin dışında kalanların en büyüğü olarak daha etkili bir rol de üstlenecektir.
Gelelim TİP’e. Şüphesiz ki iki vekille yola çıkıp yarattıkları etki ile sayılarını dörde çıkaran TİP, meclisi uzunca bir zamandır ilk defa bu kadar etkili kullanan bir parti görmemize de vesile oldu. Sayelerinde Meclis TV falan izlemişliğimiz var, haklarını teslim etmek gerekir. Belki gümbür gümbür iktidara yürümüyorlar ama azımsanmayacak sayıda insanın aklının bir kenarına onları not ettiğini veyahut siyaseten tercihleri olmasa bile çok sayıda insanın takdirini kazandıklarını söylemek mümkün. Bu seçim için yürütülen ve Emek Partisi, Sol Parti ve Türkiye Komünist Partisi gibi sosyalist partilerin ittifakı tartışmaları şüphesiz ki onlar ile daha da anlamlı olacaktır. Şimdilik meclis dışında kalan sosyalistlerle anılan bu üçüncü ittifak halkın gündemine doğru yerlerden müdahale edebilecek ve kendi oylarının ötesinde bir etkiye sahip olabilecek niteliklere fazlasıyla sahip.
Erken seçim olur ya da olmaz orası ayrı. Fakat önümüzdeki süreçte bugüne kadar olanların dışında bambaşka günler yaşayacağımız aşikâr. Belki daha zor, belki çok daha güzel, belki yaşadıklarımızın en kötüsü ya da en iyisi, bilinmez. Belli olan tek şey hiçbir şeyin eskisi gibi ya da bugünkü gibi olmayacağı. Ve her şeyin bambaşka olacağı o günleri belirleyecek olan şeyin tek başına yapılacak bir seçim olmadığını da akıldan çıkartmamakta fayda var. AKP gider ama yerine gelen de onlar gibi bu düzenin kaymağını yemeye devam eder, bu nedenle hiçbir şey değişmez diyenler olabilir. Olasıdır, düzen koltuk sahiplerine çok şey vadediyor. Ama o durumda da birileri çıkar ve gelecek günlerimizi bambaşka kılacak olan bir yangın için kıvılcım olur. En yeni Türkiye’de neler olacak mücadele edip, müdahil olup, yaşayıp göreceğiz.