Şimdi bir etrafımıza bakalım. Nerede, ne kadar zaman, nasıl ve kimlerle birlikteyiz; birlikte olduğumuz kişilerle paylaştıklarımızın derinliği ve sahiciliğini gözden geçirdikten sonra düşünelim: ‘Emek verdiğimiz işlerle ilgili ortaya çıkan fayda kimler için, ne için, neyi dönüştürmek için?’
Çocukken düşlediğimiz ve yaşam bizi henüz yorgunluklarla buluşturmamışken içimizde var olan dönüştürme gücünü hissetmenin zamanı geldi.
Gençlikte, mücadeleler içinde yer aldığımız, belki eyleme geçmesek de duyarsız kalamadığımız toplumsal olayları en azından konuşabilmenin, düşünebilmenin verdiği dirençle yola çıkmanın ve çocukluktan kalan hayaller yok olmasın diye umutlandığımız günleri hatırlama vaktindeyiz.
Yıllardır bir yerlerde yanlışlık olduğu konusunda daha fazla tartışmaya gerek yok. Neden mi?
Kurumsal ve yenilikçi bir eğitim sistemimiz yok.
Henüz ekonomi politikalarımızı bağımsız geliştirebilir durumda değiliz.
Açlık sınırı, işsizlik oranları ve gelir adaletsizliği gibi veriler de iç açıcı değil; düzelmesine dair inancımız da kalmıyor.
Tüm bu olumsuzlukların yanında aslında belki de en önemli durum alanımızın daraldığını hissetmemiz, fikirlerimizi paylaşabilmenin korkusunu yaşamamız ve kendimizi sürekli geriye doğru çekmek zorunda kalmamız.
Sorunları tanımlayabiliyor olmak çözümün ilk adımıdır. Yaşadığımız sıkıntıların gerekçelerini ortaya döktüğümüzde ve üzerine düşünmeye başladığımızda çözüme dair hedefler de ortaya çıkıyor. Bunun için gereksinim duyduğumuz tek şey bir arada olabilme ve ortaklaşma süreçlerine doğru adım atabilmek...
Kolektif çalışabilmeyi ilke edindiğimizde dönüşüm etkisini başlatmak mümkün olabiliyor. Tüm çıkmazları açmanın yolu da biraradılığı yakalayabilmek ve sahip olageldiğimiz üstten bakış açısını bir kenara bırakabilmemizde gizli.
Daralan soluk alma alanlarımızı genişletmenin ve yerele sığınmanın zamanı geldi. Gördük ki sahip olduğumuz tüm değerleri yaşatmanın yeri sokak!
Ülkede Cumhurbaşkanı var, kentte Belediye Başkanı, mahallede muhtar var; hepsini de biz seçtik. Neyse ki sokaklar için temsili demokrasinin bir aracı henüz irademize musallat olmamışken başlayabiliriz: sokaklar bizim!