Günah çıkarmak için yazıyorum.
Kovid-19 çıktığından beri ait olduğum doğaya verdiğim zararlar sürekli zihnimde beliriyor. Düşünüyorum, doğduğumdan bu yana toprağa engel olacak ne yaptım diye. Kişisel karantina dönemimi Şirince’de başlattım. Mümkün olduğunda Selçuk’a gitmiyorum. Alışverişi iki haftada bir organize etmeye çalışıyorum. Köyümüzün bakkalları belli saatlerde açık olduğu için acil ihtiyaçları köyde karşılayabiliyorum. Bu zor günleri Şirince’de geçirmek farklı bir sorumluluk doğurdu. Şirince’den yola çıkarak neye, ne kadar ve nasıl zarar verdiğim konusunda hayatıma büyüteç tutmaya karar verdim. 1986’dan bugüne büyüteç tutarken çevremde görebildiğim rantsal mevzuları da Şirince üzerinden paylaşacağım.
Şirince, Sabahattin Ali’nin iki öyküsüne konu olmuş; bugün yeniden bir öykü yazmak istesek öncekileri okuduğumuzda kilitlenebileceğimiz bir aşamadayız. Neden mi?
Şirince, her yer kapalıyken ve kimsecikler yokken ne kadar zarar gördüğünü haykırdı.
Şirince’yi rant uğruna sanayi turizmine teslim edenlerin günahları gün yüzüne çıkıverdi. Şirince’nin bir köy olarak dönüşümünün İzmir’i etkisi altına alması son beş yılda oluverdi. Tüm bunlar oluverirken Şirince’deki dönüşümün “mimarları” kaçıverdi. Şimdi o kaçakların arkasından ağıtlar yakarken bugün neler oluyor bir bakalım (!)
Neden 42 metrekare?
İtiraf edeyim: Şirince’de, büyük dedemden kalan 3,5 dönüm bağın içinde 42 metrekare beton döktük Cahilce bir yaşam alanı oluşturma gafletinde bulunduk. Ailem toprağa zarar vermeden nasıl bir yaşam alanı oluşturabileceğini bilmiyordu. Bir de çevredeki örnekler böyle durumlarda gerekçe olur ya, rahatlıkla bilgiye veya öğrenmeye ihtiyaç duymadan 21 metrekare taban alanına sahip konteyner evin kondurulması için bir operasyon yapıldı. Yaklaşık yirmi yıl önce, bağ bahçe işlerini yürütmek, bayramlarda ziyarete geldiğimizde uyuyabilmek için bu ev yapıldı.
Size bu 42 metrekareden Şirince’nin nasıl göründüğünü ve bu görüntünün yasaklar kalktığında adım adım neye evrilse daha iyi olabileceğini anlatacağım.
42 metrekare yazı dizisi bugün başlıyor
Şirince, İzmir’in en ünlü köyü. Sadece İzmir’in mi? Dünyanın iki önemli yerleşim yerinden biri. 21 Aralık 2012’yi herkes hatırlar. Şirince ve Bugarach (Fransa) iki köy olarak Maya takviminde kıyametin kopmayacağı yerler olarak yazılmış. Bu yazgı Maya takviminin bittiği gün olduğu söylenen (daha sonra Guatemala’daki kazılarda takvimin devamı bulunduğu not ediliyor) 21 Aralık 2012’ye işaret ettiğinden o tarihte köyümüz o zamana kadar görmediği bir ilgi, tanıtım gördü. Dolayısıyla Şirince’nin yakın tarihteki en önemli dönüm noktası 2012 olarak kabul edilebilir.
1980’lerden sonra Şirince’ye ziyaretler başladı. Bu tarihlerde araştırmacılar, gezginler ve entelektüel birikimi yüksek topluluklar Şirince’yi kitaplardan keşfedip ziyarete geldiler.
Şirince, hem bölgenin ekonomisini canlandırıyor hem de İzmir’in 597 köyü (mahalleye dönüşmeden önce) ile arasındaki farkla başka bir yarattığı turizm potansiyeli yaratıyor.
Şirince, İzmir ve Aydın sınırında, Ege Bölgesi’nin, Türkiye’nin ve dünyanın göz bebeği olarak bugün nasıl?
- Kimler Şirince’nin ekmeğinden yararlandı?
- Kimler Şirince’yi bir enstrümana dönüştürüp rantsal gelişimini hızlandırdı?
- Kimler Şirince üzerinden meşhur olup kendisini toplumsal fayda önderi olarak ilan etti?
sorularına yanıt ARAMAYACAĞIZ!
Şirince’yi Şirince yaptığını iddia edenler o güzel anıt mezarların üzerine atlayıp usul usul uzaklaştılar.
Şimdi yeniden Şirince zamanı çünkü bizim SEVDAMIZ ŞİRİNCE!