Merhaba Şükran Abi,

Kötülükle baş edemediğimiz günlerden yazıyorum sana, elimizden pek de bir şeyin gelmediği yerden...

Bunca zaman sonra aslında çok daha iyi şeylerden söz etmek isterdim ama...

Yıllar önceki bir seslenişin (haykırışın mı demeliydim) düşüyor ansızın aklıma:

Türkiyem nereye götürüyorlar seni!

Sen gideli yarın on beş yıl... bu soruyu soralı, bu çığlığı atalı sen, kaç on beş yıl Şükran Abi? Bir dizeden öteydi bu seslenişin, çığlıktı aslında çoğumuzun duymadığı, duyanlarımızın da unuttuğu ya da boş verdiği...

Edebiyat, ille de şiir; ne çok avazı barındırıyor; ne güzel tanıklık ediyor çağa/ döneme!

***

Senin de bildiğin, hep söylediğin gibi, 12 Eylül 1980’de derinden biçilen ekinler bir daha yeşermedi. Yetmedi, toprağı da zehirlediler. Dahası yerli tohum satışı, zinhar yasak dediler!

Toprağımız hasta, ürünümüz hasta, insanımız hasta.

Bebelerin aşılanmasına karşı çıkan bir “tür” de dolaşmaya başladı sokaklarımızda. Gün geçtikçe de çoğalıyorlar. Çocuk felci, kızamık, menenjit vb. hastalıkların hortlaması an meselesi. Kötülüğün çoğalması insanın tükenişiyle atbaşı gidiyor.

***

İnsan bir kez yuvarlanmaya görsün! Ülke için de böyle bu.

Sanki “vatanın bağrına düşman dayadı hançerini...

Binlerce, milyonlarca insanımız evsiz barksız, ekmeksiz aşsızken başka başka ülkelere, milyonlarca lira harcayıp camiler yapıyor muhteremler.

Neredeyse “okullu” köy bırakmadılar; hepsini kapatıyorlar birer ikişer. Var olanlar da (kasaba ve kentlerdekiler de) dökülüp kalacak; öğretmenlerin, yerel yönetimlerin çabası olmasa. Maaşından ayırıp okuluna, çocuklarına harcayan çok öğretmen var, biliyorum ama bildiğim hiç imam yok!

Kentlerin ta dışına, cehennemin kırığına kondurdukları “şehir hastaneleri”nin ölü doğması bir yana parasız en küçük bir sağlık hizmeti alınamaz oldu. Sessizce kesiliyor ücretlerden, maaşlardan.

Neredeyse hiçbir yerde rüşvetsiz iş göremez haldeyiz.

Hangi birini yazsam ki Şükran Abi, say say bitmiyor!

Kaç Dönemin Acısı” şiirinin bir yerinde, “Anaların gözyaşlarını gizlediği kapılardan/ Kaç dönemin acısıdır üstümüze kapanan...” diyorsun ya neydi sana bunları yazdıran? Ya şu yaşadıklarımıza tanık olsaydın hangi acılar, hangi kahır/ keder nasıl sızardı şiirine?

***

Sokakta mı?

Birbirini sevmeyen, birbirine düşman, üflesen alev alacak insanlar olup çıktık şu son on beş-yirmi yılın içinde. Kendimizden başkasına kör, sağırız. Herkesin kendi acısı, kendi dikeni, kendi yarası...

Ne adalet düşüyor aklımıza ne hak-hukuktan haberimiz var. Vicdanlar desen, ne zamandır sağır. Utanmak mı? Sözlüklerimizde bile yeri yok artık.

Yuvarlandıkça büyüyen, çekirdeği kötülükten kartopu gibiyiz.

Düştüğümüz bu halleri, tercihlerimize/ bize dayatılanlara, hayır demeyi bilemeyişlerimize mi borçluyuz? Ya da o bir türlü vazgeçemediğimiz ufacık “konfor”umuza... Öyle herhalde!

Yalnızca eğitimden değil sanattan da uzaklara düştük! Sinema, sergi, konser, tiyatro, kitap... hak getire. Çoğumuzun vaktinin çoğunu cep telefonları yiyor.

***

Bunları sana yazarken duyduğum mahcubiyeti anlatamam Şükran Abi!

Sen ki adının yanı başına “direnç” sözcüğünü onurla yazdırmıştın. Şimdi kalkıp “Peki bir şey yapmadınız mı bütün bu saydıkların olup biterken?” diye sorsan ne derim...

İkinci Dokuz Eylül’e Doğru” şiirinin ilk ve son dizesiyle hayatımıza taşıdığın umudu, “Güzel başladınız çocuklar, güzel bitireceksiniz.” kararlılığını nerelerde bıraktığımızı, unuttuğumuzu nasıl açıklarım?

Neyse ki “heybemizdekiler ayakta tutuyor bizi.” Evet, bu da senin dizen. “Yazıt” şiirinden.

Şöyle demiştin:

Dehşeti, karanlığı, korkusu, gizi/ Üstümüze çöktüğü zaman bile,/ Ölüm gerisinde kalıyor yaşamın/ Heybemizdekiler ayakta tutuyor bizi.

Yok Şükran Abi, elbette umutsuz değilim. İnsandan ve hayattan umut kesilmez, bilirim. Ve doğan çocuk yeniler hayatı. Şair Özge Sönmez’in deyişiyle devrimcidir çocuklar, ne varsa çevrelerinde değiştirirler! Ama şu olup bitenleri de bil istedim.

Söz, bir sonraki mektubumda iyi, doğru, güzel ne varsa onlardan açacağım sözü.

........................

Şükran Kurdakul (şair, yazar, politikacı/ 23 Mart 1927-15 Aralık 2004)

Namık Kemal

Acılar Dönemi”, Şükran Kurdakul, şiir, Ümit Yayıncılık, 4. baskı: Mayıs 1997, Ankara

Nice Kaygılardan Sonra”, Şükran Kurdakul, şiir, Ümit Yayıncılık, 3. baskı: Mayıs 1997, Ankara

Ökselerin Yöresinde”, Şükran Kurdakul, şiir, Ümit Yayıncılık, 3. baskı: Mayıs 1997, Ankara